O, ayrılmadan önce akrabalarının kucakladı.
 - He embraced his relatives before he left.
Küçük çocuk köpeğini kucakladı.
 - The little boy embraced his dog.
Tom, Mary'yi kucaklamaya çalıştı.
 - Tom tried to embrace Mary.
Linda, Dan'ın onu sıkıca kucaklamasını istedi.
 - Linda asked Dan to embrace her tightly.