Biz daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmak istiyoruz.
- We want to reach a wider audience.
O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.
- He wants to reach a wider audience.
O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.
- He wants to reach a wider audience.
Bir polarize fişin biri diğerinden daha geniş olan iki ağzı vardır.
- A polarized plug has two blades with one wider than the other.
Orijinal qipao geniş ve boldu.
- The original qipao was wide and loose.
Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
- A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
Columbus Amerika'yı keşfettiği zaman, bizon ( Amerikan mandası ) geniş bir alanda yaşıyordu.
- When Columbus discovered America, bison (American buffalo) inhabited a wide-ranging area.
New York'un caddeleri çok geniştir.
- The streets of New York are very wide.
İngilizce dünyada en yaygın konuşulan dildir.
- English is by far the most widely-spoken language in the world.
Bu dergi yaygın olarak dolaşır.
- This magazine circulates widely.
İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
- There is a wide gap in the opinions between the two students.
Mississippi Nehri derin ve geniştir.
- The Mississippi River is deep and wide.
New York'un caddeleri çok geniştir.
- The streets of New York are very wide.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Kapı sonuna kadar açıktı.
- The door was wide open.
Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
- Fadil found the door wide open.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
- Fadil found the door wide open.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Benim hobilerim sadece geniş kapsamlı değil fakat aynı zamanda faydalı da.
- My hobbies are not only wide-ranging but also useful.
Deprem geniş çaplı hasara yol açtı.
- The earthquake caused widespread damage.
Henüz tamamen uyanık değilim.
- I'm not wide awake yet.
Pencere tamamen açıktı.
- The window was wide open.
Sizin tahmin hedeften uzak.
- You're wide of the mark.
The inquiry had a wide remit.
He was wide awake.
The arrow fell wide of the mark.
He travelled far and wide.
... countries than it is in the rich countries because those bars keep getting wider as the ...