Bir polarize fişin biri diğerinden daha geniş olan iki ağzı vardır.
- A polarized plug has two blades with one wider than the other.
Tom kapıyı daha geniş açtı.
- Tom opened the door wider.
Tom kapıyı daha geniş açtı.
- Tom opened the door wider.
Bir polarize fişin biri diğerinden daha geniş olan iki ağzı vardır.
- A polarized plug has two blades with one wider than the other.
Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
- A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
Orijinal qipao geniş ve boldu.
- The original qipao was wide and loose.
Bu böcekler geniş bir alana yayıldılar.
- These insects are widely distributed.
Mississippi Nehri derin ve geniştir.
- The Mississippi River is deep and wide.
Depremden sonra yaygın bir panik vardı.
- There was widespread panic after the earthquake.
Bu dergi yaygın olarak dolaşır.
- This magazine circulates widely.
İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
- There is a wide gap in the opinions between the two students.
Oturma odamda geniş pencereler var.
- My living room has wide windows.
Mississippi Nehri derin ve geniştir.
- The Mississippi River is deep and wide.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Kapı sonuna kadar açıktı.
- The door was wide open.
Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
- Fadil found the door wide open.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Tom gözlerini ardına kadar açtı.
- Tom opened his eyes wide.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Benim hobilerim sadece geniş kapsamlı değil fakat aynı zamanda faydalı da.
- My hobbies are not only wide-ranging but also useful.
Deprem geniş çaplı hasara yol açtı.
- The earthquake caused widespread damage.
Pencere tamamen açıktı.
- The window was wide open.
Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
- Tom remained wide awake the whole night.
Sizin tahmin hedeften uzak.
- You're wide of the mark.
The inquiry had a wide remit.
He was wide awake.
The arrow fell wide of the mark.
He travelled far and wide.
... countries than it is in the rich countries because those bars keep getting wider as the ...