Biz pek çok konuşmadık.
 - We didn't talk very much.
Tom Fransızcayı çok fazla konuşmaz.
 - Tom can't speak very much French.
Tom çok fazla değişmedi.
 - Tom hasn't changed very much.
Tehlikenin gayet farkındayım.
 - I'm very much aware of the danger.
Geçen gece beni akşam yemeğine götürdüğün için çok çok teşekkürler.
 - Thanks very much for having me to dinner the other night.
Onu bildiğim için çok rahatladım.
 - I am very much relieved to know that.
Hediyen için çok teşekkürler.
 - Thank you very much for your present.
Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
 - The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
 - To take something too far.
O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
 - He went so far as to call me a liar.
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
 - Jon is far more attractive than Tom.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
 - Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
Biz dinlenmeden daha uzağa gidemeyiz.
 - We cannot go any farther without a rest.
Kapıdan daha öteye gitmedi.
 - He went no farther than the gate.
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
 - Its modernization was far beyond my expectations.
O, otelden çok uzakta değildir.
 - It is not far away from the hotel.
Tom bizden uzakta olmayan kirasız küçük bir evde yaşıyordu.
 - Tom was living rent-free in a small house not too far from us.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
 - Far from eye far from heart.
After a day in the hot sun, he needed a shower in the worst way.
He was far richer than we'd thought.
He giggled with that obnoxious hyena laugh he has. Spank you very much. I know you missed me, Cindy..
His reply was strongly suggestive of a forthcoming challenge to the governor.
... Thank you very much. >>Hugo Barra: Thank you, Chris. ...
... BRIAN MCCLENDON: Thank you very much, ...