tamamdır

listen to the pronunciation of tamamdır
Turkish - English
is okay
tamam
okay

It's okay to look, but it's rude to stare. - Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.

Why is it okay for boys, but not for girls? - Neden erkekler için tamam, ama kızlar için değil?

tamam
alright

Alright, mom, I get it! - Tamam, anne, bunu anlıyorum!

If you need anything, you can call, alright? - Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?

tamam
all right

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

If Bob had taken my advice, everything would be all right now. - Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

tamam
{ü} yeah

Everybody pulled their socks up, yeah. - Herkes aklını başına devşirdi, tamam.

Yeah, show us your t... ranslations... - Tamam, bize çevirilerini göster.

tamam
yes

Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo. - Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.

Yesterday, we finished constructing the new stage. - Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.

tamam
ready

OK, I guess I'm ready. - Tamam, sanırım hazırım.

I'm all packed and ready to go. - Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.

tamam
{s} finished

I haven't quite finished eating. - Ben yemeği tamamen bitirmedim.

Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer. - Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

tamam
allright
tamam
ok!

We'll help you, okay? - Biz size yardım ederiz, tamam mı?

Write me sometime, OK? - Bir ara bana yaz tamam mı?

tamam
(Argo) okey-dokey
tamam
the whole

I know the whole of the story. - Ben hikayenin tamamını biliyorum.

On the whole I agree with you. - Sana tamamen katılıyorum.

tamam
(Bilgisayar) finish

They finished eighty miles' journey. - Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.

Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer. - Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

tamam
over

I wish this was all over. - Keşke bu tamamen bitse.

If you ask me, it's completely overblown. - Bana sorarsanız bu tamamen abartılı.

tamam
right

If Bob had taken my advice, everything would be all right now. - Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

tamam
intact
tamam
done!

I think our work here is done. - Sanırım buradaki işimiz tamam.

All my homework is done. - Bütün ödevlerim tamam.

tamam
very well then
tamam
(Konuşma Dili) deal

OK, we've got a deal. - Tamam, bir anlaşmamız var.

tamam
exact

Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him. - Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.

It isn't totally exact. - O tamamen kesin değildir.

tamam
ok, ok
tamam
roger that
tamam
to a tee
tamam
(Argo) good-oh
tamam
(deyim) it's all right

I think it's all right now. - Sanırım o şimdi tamam.

It's all right, Tom. Everything's all right now. - Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.

tamam
well

His family are all very well. - Onun ailesi tamamen çok iyidir.

I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say. - Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.

tamam
well and good
tamam
full

I was fully alive to the danger. - Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.

All the cherry trees in the park are in full bloom. - Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

tamam
(Bilgisayar) fixed
tamam
correct

This watch keeps correct time. - Bu saat tamamen doğrudur.

Complete with the correct form of the verb. - Fiilin doğru şekli ile tamamlayın.

tamam
okey
tamam
agreed
tamam
OK
tamam
complete

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

He will think he has been completely forgotten. - Tamamen unutulduğunu düşünecek.

tamam
gross
tamam
is up
tamam
complete, not lacking in any part
tamam
O.K

I'll hide and you find me. O.K.? - Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?

tamam
mature
tamam
fully; for all of, for a whole: Tamam on gün sürdü. It went on all of ten days
tamam
precisely
tamam
that's all right
tamam
O.K.!/All right!/Very well!
tamam
rightoh
tamam
all (of the), the whole (of the): Binanın tamamı yandı. The whole building burned down
tamam
exactly

You and Tom are exactly the same. - Sen ve Tom tamamen aynısınız.

I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said. - Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.

tamam
righto
tamam
roger
tamam
correct, free of mistakes: Hesaplarınız tamam. Your arithmetic is correct
tamam
it's a deal
tamam
complete, ready; finished, over; correct, right; the whole; All right!, Okay!, OK!, Done!
tamam
according to Hoyle
tamam
ready; complete; finished
tamam
used to express displeasure sarcastically: Tamam, bir bu eksikti! Great! This is all I need!
tamam
time is up
tamam
eact
tamam
{s} done

Was nothing done about that? - Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?

All my homework is done. - Bütün ödevlerim tamam.

Turkish - Turkish

Definition of tamamdır in Turkish Turkish dictionary

TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Ne eksik ne fazla
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Tam, eksiksiz, noksansız
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Münasib, uygun
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Bitme, bitirme, son, nihayet
tamam
Yanlış ve yalan olmayan, doğru
tamam
Taşıtların yola koyulabileceğini anlatır
tamam
Evet, peki, olur!
tamam
Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenir
tamam
Bütün, tüm
tamam
Tamamlanmış, bitmiş
tamam
Eksiksiz
tamam
Tamamlanmış, bitmiş: "Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam."- C. S. Tarancı