It's okay to look, but it's rude to stare.
- Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.
Why is it okay for boys, but not for girls?
- Neden erkekler için tamam, ama kızlar için değil?
Alright, see you then.
- Tamam, görüşürüz o zaman.
Alright, mom, I get it!
- Tamam, anne, bunu anlıyorum!
I am quite all right now.
- Ben şimdi tamamen iyiyim.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
Everybody pulled their socks up, yeah.
- Herkes aklını başına devşirdi, tamam.
Oh yeah, I totally agree.
- Oh evet, ben tamamen katılıyorum.
Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo.
- Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.
Yesterday, we finished constructing the new stage.
- Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.
Please be ready in about half an hour, okay?
- Lütfen yaklaşık yarım saat içinde hazır ol, tamam mı?
We're not totally ready yet.
- Biz henüz tamamen hazır değiliz.
Have you finished the papers?
- Belgeleri tamamladın mı?
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
My studies are going okay.
- Benim çalışmalar tamam olacak.
OK, you keep quiet while we're in the store.
- Tamam, biz mağazadayken sessiz durun.
Tom remained wide awake the whole night.
- Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
On the whole I agree with you.
- Sana tamamen katılıyorum.
Have you finished the papers?
- Belgeleri tamamladın mı?
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
If you ask me, it's completely overblown.
- Bana sorarsanız bu tamamen abartılı.
He was covered all over with paint.
- O tamamen boyayla kaplanmıştı.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing.
- Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.
He has done the work completely.
- O, işi tamamen yaptı.
OK, we've got a deal.
- Tamam, bir anlaşmamız var.
Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
- Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
That's exactly what I expected to happen.
- Bu tamamen olmasını beklediğim şey.
It's all right, Tom. Everything's all right now.
- Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
The company, wholly owned by NTT, is doing well.
- Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
- Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
He fully realizes that he was the cause of the accident.
- Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
Tom is fully aware of the problem.
- Tom tamamen problemin farkında.
You are entirely correct.
- Sen tamamen hatasızsın.
She has finished correcting the exercises.
- Alıştırmaları düzeltmeyi tamamladı.
Her words were completely meaningless.
- Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
He will think he has been completely forgotten.
- Tamamen unutulduğunu düşünecek.
I'll hide and you find me. O.K.?
- Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?
I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said.
- Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.
Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
- Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
All my homework is done.
- Bütün ödevlerim tamam.
He has done the work completely.
- O, işi tamamen yaptı.