paylaşmak

listen to the pronunciation of paylaşmak
Turkish - English
share

For the time being, I must share this room with my friend. - Şimdilik, bu odayı arkadaşım ile paylaşmak zorundayım.

Germany shares a border with France. - Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.

to share

You have to share the cake equally. - Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.

I don't want to share my room with Tom. - Odamı Tom'la paylaşmak istemiyorum.

divvy
share out
partake
whack up
go snacks
double up
go shares
split
participate of
divide
cast in
double up on
divvy up
pass

Fadil was making an effort to share Layla's passions. - Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.

pool
whack
başrolü paylaşmak
co-star
paylaşma
communion
paylaşma
division
paylaşma
(Ticaret) partition
paylaşma
share

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

Not all Americans shared Wilson's opinion. - Bütün Amerikalılar Wilson'un görüşünü paylaşmadı.

paylaş
{f} shared

The children shared a pizza after school. - Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.

Personal life of Larry Ewing was shared in a website. - Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.

paylaş
divvy up
paylaş
{f} sharing

What happened to the girl you were sharing the bedroom with? - Yatak odanı paylaştığın kıza ne oldu?

I'm sharing my flat with my brother. - Apartman dairemi erkek kardeşimle paylaşıyorum.

paylaş
{f} share

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

The children shared a pizza after school. - Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.

paylaşma
{i} sharing

I don't mind sharing a room with Tom. - Tom'la bir odayı paylaşmayı umursamıyorum.

I don't mind sharing my table. - Ben benim masamı paylaşmayı kafama takmam.

acısını paylaşmak
condole
acısını paylaşmak
to commiserate (with sb)
aynı evi paylaşmak
room together
aynı odayı paylaşmak
chum up with
derdini paylaşmak
to commiserate (with sb) (on/over sth)
duygularını paylaşmak
go out to
duygularını paylaşmak
feel with smb
duygularını paylaşmak
feel for smb
hayatını paylaşmak
consort
işleri paylaşmak
muck in
kederini paylaşmak
commiserate
kozlarını paylaşmak
to square accounts (with)
kozunu paylaşmak
(forcibly) to settle accounts with (someone)
kozunu paylaşmak
to settle accounts with
kârı paylaşmak
cut the melon
paylaşma
sharing (something)
yükü paylaşmak
(Hukuk) burden sharing
Turkish - Turkish
Aralarında bölüşmek, pay etmek, üleşmek: "Biz de bu yayınları onlarla paylaşmayı kabul ettik."- H. Taner
Katılmak
Aralarında bölüşmek, pay etmek, üleşmek
karı paylaşmak
kazanılan net parayı aranızda bölüşmek
paylaşma
Paylaşmak işi
paylaşmak
Favorites