paylaşmak

listen to the pronunciation of paylaşmak
التركية - الإنجليزية
share

You have to share the cake equally. - Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.

Do you want to share my dessert with me? - Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?

to share

Do you want to share my dessert with me? - Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?

You have to share the cake equally. - Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.

divvy
share out
partake
whack up
go snacks
double up
go shares
split
participate of
divide
cast in
double up on
divvy up
pass

Fadil was making an effort to share Layla's passions. - Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.

pool
whack
başrolü paylaşmak
co-star
paylaşma
communion
paylaşma
division
paylaşma
(Ticaret) partition
paylaşma
share

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

Let's agree to share in the profits. - Karı paylaşmada anlaşalım.

paylaş
{f} shared

Tom, Mary and John shared the cost of the party. - Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.

Personal life of Larry Ewing was shared in a website. - Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.

paylaş
divvy up
paylaş
{f} sharing

Two male school pupils sharing an umbrella? That's quite a queer situation. - Bir şemsiyeyi paylaşan iki erkek okul öğrencisi? Bu oldukça nonoş bir durum.

Nakido is a file sharing platform. - Nakido bir dosya paylaşım platformudur.

paylaş
{f} share

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

I share the room with my sister. - Odayı kız kardeşimle paylaşıyorum.

paylaşma
{i} sharing

I don't mind sharing a room with Tom. - Tom'la bir odayı paylaşmayı umursamıyorum.

I don't mind sharing the room with him. - Odayı onuna paylaşmanın benim için sakıncası yok.

acısını paylaşmak
condole
acısını paylaşmak
to commiserate (with sb)
aynı evi paylaşmak
room together
aynı odayı paylaşmak
chum up with
derdini paylaşmak
to commiserate (with sb) (on/over sth)
duygularını paylaşmak
go out to
duygularını paylaşmak
feel with smb
duygularını paylaşmak
feel for smb
hayatını paylaşmak
consort
işleri paylaşmak
muck in
kederini paylaşmak
commiserate
kozlarını paylaşmak
to square accounts (with)
kozunu paylaşmak
(forcibly) to settle accounts with (someone)
kozunu paylaşmak
to settle accounts with
kârı paylaşmak
cut the melon
paylaşma
sharing (something)
yükü paylaşmak
(Hukuk) burden sharing
التركية - التركية
Aralarında bölüşmek, pay etmek, üleşmek: "Biz de bu yayınları onlarla paylaşmayı kabul ettik."- H. Taner
Katılmak
Aralarında bölüşmek, pay etmek, üleşmek
karı paylaşmak
kazanılan net parayı aranızda bölüşmek
paylaşma
Paylaşmak işi
paylaşmak
المفضلات