Why is it important to preserve the bees?
- Arıları korumak neden önemlidir?
We must all take care to preserve our national heritage.
- Hepimiz ulusal mirasımızı korumak için özen göstermeliyiz.
Gold golems are guardians used to guard treasure.
- Altın golemleri hazineyi korumak için kullanılan gardiyanlardır.
We've got to conserve water.
- Suyu korumak zorundayız.
Tom must conserve his strength.
- Tom gücünü korumak zorundadır.
The army is in the north to protect the border.
- Ordu sınırı korumak için kuzeydedir.
Tom vowed to do everything within his power to protect the local wildlife.
- Tom yerel doğal yaşamı korumak için gücü dahilinde her şeyi yapmaya söz verdi.
I think that everyone has to make efforts to save nature.
- Sanırım doğayı korumak için herkes çaba göstermek zorunda.
They ran into the garden to save themselves from those blood-thirsty hounds.
- Şu kana susamış köpeklerden kendilerini korumak için onlar bahçeye koştular.
She didn't come here to defend herself against these accusations.
- Kendini bu suçlamalara karşı korumak için buraya gelmedi.
We have to defend our country from the foreign aggression.
- Ükemizi yabancı saldırısından korumak zorundayız.
In order to keep his original idea from being copied, Henry resorted to reticence.
- Orijinal fikrini kopyalanmaktan korumak için, Henry suskunluğa başvurdu.
You must eat properly to keep up your strength.
- Gücünü korumak için gerektiği şekilde yemelisin.
To secure his locker, he uses a padlock.
- O, dolabını korumak için bir asma kilit kullanır.
What do you think we must do in order to maintain the peace of the world?
- Dünya barışını korumak için ne yapmamız gerektiğini düşünüyorsun?
I've been trying to find out who is responsible for maintaining this road.
- Bu yolu korumak için kimlerin sorumlu olduğunu bulmaya çalışıyordum.
Whoever wants to retain everything lets everything escape.
- Her şeyi korumak isteyen her şeyin kaçışına izin verir.
We must fight to safeguard our civil rights.
- Vatandaşlık haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz.
People devised shelters in order to protect themselves.
- İnsanlar kendilerini korumak için sığınaklar tasarladı.
All the police officers were equipped with shields to defend themselves against the rioters.
- Bütün polis memurları kendilerini ayaklanmacılara karşı korumak için kalkanlarla donatıldı.
Might it happen to be a large symbolic grove of trees?
- Ağaçların büyük bir sembolik korusu olabilir mi?
I went into the grove with him.
- Onunla birlikte koruya girdim.
This has been designated a conservation area.
- Bu bir koruma alanı olarak adlandırıldı.
The organization plays a principal role in wildlife conservation.
- Örgüt, yaban hayatı korumasında başlıca rol oynar.
Tom works for the Environmental Protection Agency.
- Tom Çevre Koruma Ajansı için çalışıyor.
Tom asked for police protection after Mary and John threatened to kill him.
- Mary ve John onu öldürmekle tehdit ettikten sonra, Tom polis koruması istedi.
Sleep is essential for the preservation of life.
- Uyku, yaşamı korumak için gereklidir.
The President's guards are stationed in front of the entrance.
- Devlet Başkanının korumaları girişin önünde konuşlandırıldılar.
Tom sneaked up behind the guard and clobbered him with a monkey wrench.
- Tom korumanın arkasına sinsice yaklaştı ve onu İngiliz anahtarıyla dövdü.
The bus driver didn't stop at any bus stops, but continued until he arrived in Boston with a police escort.
- Otobüs şoförü herhangi bir otobüs durağında durmadı, ancak bir polis korumasında Boston'a gelene kadar devam etti.
Tom didn't think he needed a bodyguard.
- Tom bir korumaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu.
I want to be a bodyguard.
- Ben bir koruma olmak istiyorum.
All the police officers were equipped with shields to defend themselves against the rioters.
- Bütün polis memurları kendilerini ayaklanmacılara karşı korumak için kalkanlarla donatıldı.
I've been trying to find out who is responsible for maintaining this road.
- Bu yolu korumak için kimlerin sorumlu olduğunu bulmaya çalışıyordum.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
- Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
One has to protect his family.
- İnsan ailesini korumak zorundadır.
He maintains his car well.
- O, arabasını iyi korur.
Tom maintained his innocence.
- Tom suçsuzluğunu korumuştur.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
One has to protect his family.
- İnsan ailesini korumak zorundadır.
We must fight to safeguard our civil rights.
- Vatandaşlık haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz.
He wore a pullover sweater to keep from getting cold.
- Kendini soğuktan korumak için kazak giydi.
I recommend we keep our distance.
- Mesafemizi korumamızı tavsiye ederim.
This museum is equipped with a fire prevention system.
- Bu müze bir yangın koruma sistemi ile donatılmıştır.
Protecting the environment means saving ourselves.
- Çevreyi korumak kendimizi korumak anlamına gelir.
People devised shelters in order to protect themselves.
- İnsanlar kendilerini korumak için sığınaklar tasarladı.
We're supposed to be protecting Tom.
- Tom'u korumamız gerekiyor.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
They have preserved the building.
- Onlar binayı korudular.
We must preserve our peaceful constitution.
- Bizim barışçıl anayasamızı korumamız gerekir.
The mother cat protected her kittens.
- Anne kedi yavrularını korudu.
Iron Arm Atom protected the country from danger.
- Astro çocuk ülkeyi tehlikeden korudu.
We don't need a formal institution for preserving peace.
- Barışı korumak için resmi bir kuruma ihtiyacımız yok.
Preserving world peace is one of the main purposes of the United Nations.
- Dünya barışını korumak, Birleşmiş Milletlerin temel amaçlarından biridir.
Tom is being guarded by three men.
- Tom üç adam tarafından korunuyor.
The prison is heavily guarded.
- Hapishane ağır biçimde korunuyor.
These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalıdır.
Tom had a very sheltered upbringing.
- Tom çok korunaklı bir yetiştirmeye sahipti.
The valuables are in the safekeeping of the bank.
- Değerli şeyler bankanın korumasındadır.
I've been trying to find out who is responsible for maintaining this road.
- Bu yolu korumak için kimlerin sorumlu olduğunu bulmaya çalışıyordum.
He conserved his energy for the next game.
- Bir sonraki oyun için enerjisini korudu.
We need to conserve ammo.
- Cephaneyi korumalıyız.
Can Tatoeba contribute to the saving of endangered languages?
- Tatoeba, yok olma tehlikesinde olan dillerin korunmasında katkıda bulunabilir mi?
Protecting the environment means saving ourselves.
- Çevreyi korumak kendimizi korumak anlamına gelir.
Dan maintained his innocence all along the lawsuit.
- Dan tüm dava boyunca masumiyetini korudu.
Those countries have maintained peace for twenty years.
- O ülkeler yirmi yıldır barışı koruyorlar.
Afghan democracy needs to be preserved even with nuclear bombs.
- Afgan demokrasinin bile nükleer bombalarla korunması gerekir.
They have preserved the building.
- Onlar binayı korudular.
The secret service guards him against attack.
- Gizli servis onu saldırıya karşı koruyor.
Some companies have guards at the front desk instead of receptionists.
- Bazı şirketlerin resepsiyonda resepsiyonist yerine korumaları var.
We must fight to safeguard our civil rights.
- Vatandaşlık haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz.
I'm responsible for protecting her.
- Onu korumakla sorumluyum.
Why are you protecting him?
- Neden onu koruyorsun?
Trees shelter my house from the wind.
- Ağaçlar evimi rüzgardan koruyorlar.
These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalıdır.
Shouldn't somebody be guarding the prisoner?
- Birinin mahkûmu koruyor olması gerekmez mi?
How many men are guarding Tom?
- Tom'u kaç adam koruyor?
Tom shielded his eyes from the sun.
- Tom gözlerini güneşten korudu.
Keeping existing clients is just as important as finding new ones.
- Var olan müşterileri korumak, yenilerini bulmak kadar önemlidir.
We must all take care to preserve our national heritage.
- Hepimiz ulusal mirasımızı korumak için özen göstermeliyiz.
To do our part to protect the elderly, we work to educate and watch out for our clients during our caregiving activities.
- Yaşlıları korumak için üzerimize düşeni yapmak amacıyla, bakım çalışmalarımız sırasında müşterilerimizi eğitmeye ve onlara göz kulak olmaya çalışıyoruz.
The valuables are in the safekeeping of the bank.
- Değerli şeyler bankanın korumasındadır.
All the police officers were equipped with shields to defend themselves against the rioters.
- Bütün polis memurları kendilerini ayaklanmacılara karşı korumak için kalkanlarla donatıldı.
Tom shielded his eyes from the sun.
- Tom gözlerini güneşten korudu.
He conserved his energy for the next game.
- Bir sonraki oyun için enerjisini korudu.
The lifeguards are here to protect us.
- Can kurtaranların bizi korumak için burada.
Tom claims he shot Mary in self defense.
- Tom kendini korumak için Mary'yi vurduğunu iddia ediyor.
Eugenia shared with us her favorite oils for cleaning the face and protecting the skin.
- Eugenia yüzü temizlemek ve cildi korumak için en sevdiği yağları bizimle paylaştı.