Where are the rest of the files?
- Dosyaların geri kalanı nerede?
Please, remember those words for the rest of your life.
- Lütfen hayatınızın geriye kalanı için bu kelimeleri hatırlayın.
Now clean up any residual dust.
- Şimdi kalan tozu temizleyin
The existence of nation-states gave Europe a great advantage over the rest of the world.
- Ulus devletlerin varlığı, dünya'nın geri kalanında Avrupa'ya büyük bir avantaj sağladı.
I drank the milk that was left over from breakfast.
- Kahvaltıdan kalan sütü içtim.
Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
- Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.
There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
The surviving refugees longed for freedom.
- Hayatta kalan mültecilerin özgürlük gözünde tütüyor.
Tom has three surviving children.
- Tom'un hayatta kalan üç çocuğu var.
They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
- Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
Tom spent the remainder of the night thinking about Mary.
- Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.
You had better throw away leftovers.
- Kalanları atsan iyi olur.
Who ate the rest of the leftovers?
- Yemek artıklarının kalanını kim yedi?
Tom spent the remainder of the night thinking about Mary.
- Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.
They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
- Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
There is little wine left.
- Kalan biraz şarap var.
There was only a little milk left in the bottle.
- Şişe içinde kalan sadece bir miktar süt vardı.
They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
- Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
Tom spent the remainder of the night thinking about Mary.
- Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.
Mary is the only survivor of the plane crash.
- Mary, uçak kazasından sonra tek hayatta kalandır.
Are there any survivors?
- Hiç hayatta kalan var mı?
How long will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
Words fly, texts remain.
- Söz uçar, yazı kalır.
Tom wanted to spend the rest of his life with Mary.
- Tom, hayatının geri kalanını Mary ile geçirmek istedi.
You can have the rest.
- Geri kalanları alabilirsin.
Dan didn't want to be taxed on the land he inherited from his mother.
- Dan annesinden miras kalan arazi üzerinde vergilendirilmek istemiyordu.
He just moved into an apartment he inherited from his parents.
- Ana babasından miras kalan bir apartmana henüz taşındı.
I want to stay here longer.
- Burada daha uzun kalmak istiyorum.
He stayed in New York for three weeks.
- O, üç hafta New York'ta kaldı.
A man named George was staying at a hotel.
- George adında bir adam bir otelde kalıyordu.
I should study now, but I prefer staying on Tatoeba.
- Şimdi çalışmalıyım ama Tatoeba'da kalmayı tercih ediyorum.
The door remaining locked up from inside, he could not enter the house.
- Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.
The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
- Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.
All of us try to be what none of us couldn't be except when some of us were what the rest of us desired.
- Bazılarımız geriye kalanlarımızın arzu ettikleri şey oldukları zaman hariç, hepimiz hiçbirimizin olamadığını olmaya çalışırız.
Only half of all military planes can fight. The rest are used for other tasks.
- Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır.
The company has hard and fast rules against lateness.
- Bu iş yerinde, geç kalanlar için sert ve hızlı kurallar var.
Tom was the only one who was late.
- Tom geç kalan tek kişiydi.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
The problem remains to be solved.
- Sorun çözülmeden kalır.
You had better throw away leftovers.
- Kalanları atsan iyi olur.
Those are the leftovers from lunch.
- Şunlar öğle yemeğinden kalanlar.
Man is the only animal subject to becoming an imbecile.
- İnsan embesil olmaya maruz kalan tek hayvandır.
Five hundred soldiers were sent to the city, with less than half of them surviving.
- Onların yarısından daha az sağ kalanı ile beş yüz asker şehre gönderildi.