This crowd reminds me of the streets of Tokyo.
 - Bu kalabalık bana Tokyo caddelerini hatırlatıyor.
I heard someone call my name in the crowd.
 - Kalabalıkta birinin adımı seslendiğini duydum.
The bus was very crowded. I wish I had taken a taxi.
 - Otobüs çok kalabalıktı. Keşke bir taksiye binseydim.
The train was so crowded that we were obliged to stand all the way to Osaka.
 - Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.
Tom was surrounded by a horde of screaming fangirls.
 - Tom bağıran fanatik kızlardan oluşan bir kalabalık tarafından çevrilmişti.
The busses are especially crowded during rush hour.
 - Otobüsler özellikle işe gidiş geliş saatlerinde kalabalıktır.
My host family gave me a hearty welcome.
 - Kalabalıki ailem bana sıcak bir karşılama yaptı.
The crowd pressed toward the gate.
 - Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
No city in Europe is as populous as Tokyo.
 - Avrupa'da hiçbir şehir Tokyo kadar kalabalık değildir.
Istanbul is the most populous city in Turkey.
 - İstanbul Türkiye'nin en kalabalık kentidir.
A crowd was gathering around him.
 - Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.
There seems to be a big crowd gathering outside our office building.
 - Ofis binamızın dışında toplanan büyük bir kalabalık var gibi görünüyor.
The furious mob attacked the building.
 - Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.
The angry mob wanted Jesus killed for blasphemy.
 - Öfkeli kalabalık küfür için İsa'nın öldürülmesini istedi.
The race was watched by a crowd of nearly a quarter of a million people.
 - Yarış, bir milyona yakın bir kalabalık tarafından izlendi.
There is a crowd of people on the street.
 - Caddede bir kalabalık var.
Prisons are overcrowded.
 - Hapishaneler aşırı kalabalıktır.
The jail is overcrowded.
 - Hapishane aşırı kalabalıktı.