Tom her zaman kavga ediyor gibi görünüyor.
- Tom always seems to be fighting.
Aslında Tom ve John'u hiç kavga ederken görmedim.
- I never actually saw Tom and John fighting.
Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.
- This is like fighting someone with one arm tied behind your back.
Keşke onlar dövüşmeyi bıraksalar.
- I wish they would stop fighting.
Japon ve Amerikan güçleri hâlâ acımasızca mücadele ediyorlardı.
- Japanese and American forces were still fighting bitterly.
Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum.
- I intend on fighting till the end.
Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim.
- They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.
Vietnam savaşında savaşırken öldü.
- He died fighting in the Vietnam War.
O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı.
- He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.
Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum.
- I intend on fighting till the end.
Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim.
- They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.
O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı.
- He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.
Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.
- A great warrior radiates strength. He doesn't have to fight to the death.
Düşmanla savaşmak için güçlerini birleştirdiler.
- They combined forces to fight the enemy.
Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
- They knew they must fight together to defeat the common enemy.
Tom seninle dövüşmeyecek kadar akıllıdır.
- Tom knows better than to fight with you.
Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.
- This is like fighting someone with one arm tied behind your back.
Madenciler dövüşmek istemiyordu.
- The miners did not want to fight.
Ben kavga etmekten hoşlanmam.
- I don't enjoy fighting.
Tom kavga etmekten hoşlanmaz.
- Tom doesn't like fighting.
O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
- He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.
George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
- George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
Sınır kavgaları yaygındı.
- Border fights were common.
Tom kavgaya karışmak istemiyordu, fakat başka seçeneği yoktu.
- Tom didn't want to get involved in the fight, but he had no choice.
George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
- George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum.
- I intend on fighting till the end.
Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.
- We had no alternative but to fight.
İsyancı kuvvetler döğüşmek için hazırlandı.
- Rebel forces prepared to fight.
Mark Twain tarafından söylenmiş sevdiğim sözlerden biri Döğüşte köpeğin büyüklüğü önemli değil, köpekteki döğüşün büyüklüğü önemlidir.
- One of my favorite quotes by Mark Twain is, It's not the size of the dog in the fight, it's the size of the fight in the dog.
Tom döğüştüğü için okuldan atıldı.
- Tom was expelled from school for fighting.
Amerikalıların sadece savaşmak için herhangi bir arzusu yoktu.
- Americans simply had no desire to fight.
Malzemeler olmadan, onun ordusu çok uzun savaşamadı.
- Without supplies, his army could not fight very long.
Ben kendi savaşımı veriyorum.
- I fight my own battles.
Tom mücadele etmek için hazırdır.
- Tom is ready to fight.
Artık mücadele etmek istemiyordu.
- She didn't want to fight no more.
Those are fighting words, of course, and the people who presently hold the high ground of economic power in society will not be amused.
... You just have to keep fighting for what you believe in. ...
... who are overseas fighting for us right now. People who are working hard every day, paying ...