disposed to loud disagreements and fighting

listen to the pronunciation of disposed to loud disagreements and fighting
English - Turkish

Definition of disposed to loud disagreements and fighting in English Turkish dictionary

fighting
kavga

Tom ve Mary hep kavga ediyorlardı. - Tom and Mary were always fighting.

Neden kavga ettiklerini bilmiyorum. - I don't know why they are fighting.

brawling
bağırarak tartışma
fighting
{s} savaşan
fighting
dövüş

Anne dövüşen çocukları ayırdı. - The mother separated the fighting children.

Keşke onlar dövüşmeyi bıraksalar. - I wish they would stop fighting.

brawling
{f} kavga et
fighting
mücadele

Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum. - I intend on fighting till the end.

Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim. - They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.

fighting
harp
brawling
kavgacı
brawling
huzur bozma
brawling
kavga
fighting
{s} savaş

Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim. - They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.

Savaş bir hafta sürdü. - The fighting lasted one week.

fighting
savaşarak

O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı. - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.

fighting
{s} mücâdeleye hazır
fighting
(Askeri) SAVAŞ: Taktik alanda, yapılan bir savaş içinde bilfiil çarpışmalar
fighting
{i} mücâdele

Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim. - They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.

Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz. - We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.

fighting
{s} savaşçı

O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı. - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.

English - English
brawling
fighting
disposed to loud disagreements and fighting

    Hyphenation

    dis·posed to loud disagreements and fight·ing

    Turkish pronunciation

    dîspōzd tı laud dîsıgrimınts ınd faytîng

    Pronunciation

    /dəˈspōzd tə ˈloud ˌdəsəˈgrēmənts ənd ˈfītəɴɢ/ /dɪˈspoʊzd tə ˈlaʊd ˌdɪsəˈɡriːmənts ənd ˈfaɪtɪŋ/
Favorites