Rahatsız edilmeden bir gün geçirebilecek miyim?
- Werde ich einmal einen Tag ungestört verbringen können?
Tom köpeğini günde en az bir kere gezdirir.
- Tom geht mindestens einmal am Tag mit seinem Hund spazieren.
Bir kere hiç gibidir, iki kere onlarcasıdır.
- Einmal ist wie nichts, zweimal wie zehn.
Bir kez başladım mı, hiçbir şey beni durduramaz.
- Wenn ich einmal angefangen habe, kann mich nichts mehr aufhalten.
Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
- Als sie Studentin war, ging sie nur einmal in die Disko.
Bir keresinde bir panda gördüm.
- I have seen a panda once.
Bir keresinde babanla karşılaştım.
- I met your father once.
Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma.
- Don't try to do all these things at once.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.
- Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.
Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
- People rarely come to see you once you are retired.
How many books can I take out at one time?
- Wie viele Bücher kann ich auf einmal mitnehmen?
I have been to Kyoto one time.
- Ich war einmal in Kyōto.
I'd like to meet Tom sometime.
- Ich möchte Tom irgendwann einmal kennenlernen.
We'll visit you sometime.
- Wir werden euch irgendwann einmal besuchen.