She'd never been this frightened before.
- O, daha önce hiç bu kadar korkmamıştı.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
They did not have enough gold.
- Onların yeteri kadar altını yoktu.
It is boiled just enough.
- Sadece yeteri kadar kaynatılır.
I believe that's it for now.
- Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.
That's it. I've done everything I can.
- Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.
Can a two-year-old boy run that fast?
- İki yaşındaki bir çocuk bu kadar hızlı koşabilir mi?
Hand it over. That's all you've got?
- Ver onu. Sahip olduğunun hepsi bu kadar mı?
Linda can dance as well as Meg.
- Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
How far are you willing to take this?
- Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?
How far do I have to go?
- Nereye kadar gitmek zorundayız?
Tom opened his eyes wide.
- Tom gözlerini ardına kadar açtı.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
How did you get that much money?
- Bu kadar çok parayı nasıl kazandın?
I'm not going to eat that much.
- Bu kadar fazla yemeyeceğim.
Stop being such dolts.
- Bu kadar aptal olmayı bırak.
I've never had such a large sum of money.
- Ben hiç bu kadar büyük bir paraya sahip olmadım.
This cat is as big as that one.
- Bu kedi şu kedi kadar büyüktür.
I am about as big as my father now.
- Şimdi yaklaşık babam kadar büyüğüm.
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
The population of China is about eight times as large as that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 misli kadar büyüktür.
The population of Italy is about half as large as that of Japan.
- İtalya'nın nüfûsu, Japonya'nınkinin yaklaşık yarısı kadardır.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
I'm too old to do something like that.
- Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.
Tom would never ever do something like that.
- Tom şimdiye kadar böyle bir şeyi asla yapmadı.
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
I expect to stay in Boston a day or so.
- Bir güne kadar Boston'da kalmayı umuyorum.
Ten to one it'll clear up in an hour or so.
- Bire karşı on bir saate kadar hava açılacak.
To take something too far.
- Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
He was kind enough to lend me some money.
- Bana biraz ödünç para verecek kadar nazikti.
I really wonder how much the inheritance tax will amount to.
- Gerçekten veraset vergisinin ne kadar tutacağını merak ediyorum.
Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week.
- Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
How long will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
How long have you been in this town?
- Ne kadar süredir bu kasabadasın?
How long did they live in England?
- Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?
How long is the Seto Bridge?
- Seto Köprüsü ne kadar uzunluktadır?
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
She told me how it was wrong to steal.
- O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
You must carry the task through to the end.
- Sonuna kadar görevi taşımalısın.
Never give up till the very end.
- Tam sonuna kadar vazgeçme.