The value of the dollar began to drop.
 - Doların değeri düşmeye başladı.
If my plane doesn't crash, and if I do not get kidnapped by organ thieves, I will drop you a line at the beginning of the week.
 - Uçağım düşmezse ve organ mafyası tarafından kaçırılmazsam hafta başında sana yazacağım.
The descent to hell is easy.
 - Cehenneme düşmek kolaydır.
The Taiwanese dollar appreciated, causing Taiwanese exports to slump.
 - Tayvan doları değer kazandı ve Tayvan ihracatının düşmesine neden oldu.
A belt keeps your pants from falling down.
 - Kemer pantolonunun düşmesini önler.
I held on to the rope tightly so I wouldn't fall.
 - İpi sıkıca tuttum böylece düşmedim.
She was injured in a fall.
 - O, bir düşmede yaralandı.
Home prices have continued to decline.
 - Ev fiyatları düşmeye devam etti.
All of us want prices to decline.
 - Biz hepimiz fiyatların düşmesini istiyoruz.
Falling on ice hurts.
 - Buz üzerinde düşmek incitir.
I had to grab her to keep her from falling.
 - Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.
Be careful not to trip and fall.
 - Tökezlememek ve düşmemek için dikkatli ol.
I'm trying not to be trip and fall.
 - Takılıp düşmemeye çalışıyorum.
Crude oil has been falling in price.
 - Ham petrol fiyatı düşmektedir.
Falling on ice hurts.
 - Buz üzerinde düşmek incitir.
One of the characters in the novel dreams up a half-baked plan for robbing a bank.
 - Romandaki karakterlerden biri bir bankayı soymak için acemice bir plan düşünüyor.
I never dreamed that I would meet her there.
 - Onunla orada karşılaşacağımı asla düşünmedim.
If you don't want to fall off the cliff, don't stay near it.
 - Eğer uçurumdan düşmek istemiyorsanız, onun yanında durmayın.
Your shirt button is about to fall off.
 - Gömlek düğmen düşmek üzere.
The garden was covered with fallen leaves.
 - Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
 - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
Daydreaming is the moonlight of thought.
 - Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.
We've come this far, so we can't stop now. I don't want to backslide.
 - Bu kadar uzağa geldik, bu yüzden şimdi duramayız. Kötü yola düşmek istemiyorum.
Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen.
 - Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun.
Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor.
 - İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.
Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic.
 - Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.
The man slumped to the floor.
 - Adam aniden yere düştü.
He's very fond of science fiction.
 - O, bilim kurguya çok düşkündür.
Tom dropped his pencil.
 - Tom kalemini düşürdü.
It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around.
 - Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.
I had to grab her to keep her from falling.
 - Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.
The yen is rising and the dollar is falling.
 - Yen yükseliyor dolar düşüyor.
The garden was covered with fallen leaves.
 - Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
Tom picked up the coins that had fallen behind the sofa.
 - Tom kanepenin arkasına düşmüş olan bozuk paraları topladı.
At first, I thought I had an advantage because I spoke a Romance language.
 - İlk başta, bir Romen dili konuştuğum için bir avantajım olduğunu düşündüm.
I think that maybe I should stop reading romance novels.
 - Belki aşk romanları okumayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.
Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination.
 - Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.
She fell down the ladder.
 - O, merdivenden düştü.
He fell down the stairs.
 - O, merdivenden düştü.
Tom's grades soon plummeted.
 - Tom'un notları yakın zaman içinde düştü.
Home prices are plummeting.
 - Ev fiyatları hızla düşüyor.
The tree was ready to fall down.
 - Ağaç düşmek üzereydi.
When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me.
 - Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.
Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense.
 - Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.