I'm pretty sure I can do it one way or another.
- Bir şekilde onu yapabileceğimden oldukça eminim.
One way or another, we have to get this job finished by Monday.
- Bir şekilde, pazartesiye kadar bu işi bitirtmeliyiz.
I'll get there somehow.
- Oraya bir şekilde geleceğim.
We have to get you home somehow.
- Bir şekilde seni eve götürmek zorundayız.
He's somewhat hard of hearing, so please speak louder.
- O, bir şekilde zor işitiyor, bu yüzden lütfen yüksek sesle konuşun.
You have to be somewhat to blame for that.
- Onun için bir şekilde suçlu olmak zorundasın.
Tom doesn't know how to treat his employees properly.
- Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
Musical talent can be developed if it's properly trained.
- Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.
Tom wanted to do his job properly.
- Tom işini uygun bir şekilde yapmak istedi.
An American Indian is more properly called a Native American.
- Bir Amerikalı Kızılderili daha uygun bir şekilde Yerli Amerikalı olarak bilinir.
Would you please explain it more simply?
- Lütfen onu daha sade bir şekilde açıklar mısın?
Mary has been badly let down.
- Mary berbat bir şekilde hayal kırıklığına uğratıldı.
He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
- O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
The storm severely damaged the crops.
- Fırtına ürünlere ciddi bir şekilde zarar verdi.
Such a thing is considered theft and it has to be punished severely.
- Böyle bir şey hırsızlık olarak kabul edilir ve ciddi bir şekilde cezalandırılmak zorundadır.
I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
- Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
Everything went horribly wrong.
- Her şey korkunç bir şekilde yanlış gitti.
I'm terribly ashamed of this.
- Bundan korkunç bir şekilde utanıyorum.
Sami missed Layla terribly.
- Sami, Leyla'yı korkunç bir şekilde özlüyordu.
I'm happily married, no matter what anyone says.
- Ben mutlu bir şekilde evliyim, herkesin ne dediği önemli değil.
The girl is happily reading.
- Kız mutlu bir şekilde okuyor.
Tom is a good employee. He gets things done quickly and efficiently.
- Tom iyi bir çalışandır. O işleri hızlı ve verimli bir şekilde yaptırır.
John runs the family business very efficiently.
- John aile şirketini çok verimli bir şekilde işletiyor.
Their prices are surprisingly cheaper than their rivals.