I'll get the money from Tom one way or another.
- Tom'dan parayı bir şekilde alacağım.
I'm pretty sure I can do it one way or another.
- Bir şekilde onu yapabileceğimden oldukça eminim.
We have to get you home somehow.
- Bir şekilde seni eve götürmek zorundayız.
In the end I ran to the station, and somehow got there on time.
- Sonuçta istasyona koştum ve bir şekilde tam vaktinde oraya ulaştım.
He's somewhat hard of hearing, so please speak louder.
- O, bir şekilde zor işitiyor, bu yüzden lütfen yüksek sesle konuşun.
When there are no men around, the night is somewhat spooky.
- Etrafta hiç kimse yokken, gece bir şekilde korkutucu oluyor.
Tom doesn't know how to treat his employees properly.
- Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
I like things done properly.
- Düzgün bir şekilde yapılan işleri severim.
Tom wanted to do his job properly.
- Tom işini uygun bir şekilde yapmak istedi.
An American Indian is more properly called a Native American.
- Bir Amerikalı Kızılderili daha uygun bir şekilde Yerli Amerikalı olarak bilinir.
Would you please explain it more simply?
- Lütfen onu daha sade bir şekilde açıklar mısın?
Mary has been badly let down.
- Mary berbat bir şekilde hayal kırıklığına uğratıldı.
He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
- O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
Such a thing is considered theft and it has to be punished severely.
- Böyle bir şey hırsızlık olarak kabul edilir ve ciddi bir şekilde cezalandırılmak zorundadır.
The storm severely damaged the crops.
- Fırtına ürünlere ciddi bir şekilde zarar verdi.
I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
- Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
Everything went horribly wrong.
- Her şey korkunç bir şekilde yanlış gitti.
That would be terribly wrong.
- O korkunç bir şekilde yanlış olurdu.
Serbian trains are terribly slow.
- Sırp trenleri korkunç bir şekilde yavaş...
The girl is happily reading.
- Kız mutlu bir şekilde okuyor.
The story ends happily.
- Hikaye mutlu bir şekilde sona erer.
John runs the family business very efficiently.
- John aile şirketini çok verimli bir şekilde işletiyor.
Tom is a good employee. He gets things done quickly and efficiently.
- Tom iyi bir çalışandır. O işleri hızlı ve verimli bir şekilde yaptırır.
Their prices are surprisingly cheaper than their rivals.