Isıtmak için ellerime üfledim.
- I blew on my hands to warm them.
Kendimi ısıtmak istiyorum.
- I want to warm myself.
Yarıştan önce koşucular ısınmak zorundadır.
- Before the race, the runners have to warm up.
Isınmak için bir banyo yapsan iyi olur.
- You had better take a bath to get warm.
Ada yıl boyunca ılıktır.
- The island is warm all year.
Evin içi hoş ve ılıktı.
- It was nice and warm inside the house.
Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?
- It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
- These flowers grow in warm countries.
Bir sürü samimi sözler söylendi.
- A lot of warm words were said.
O sıcak, samimi bir toplantı oldu.
- It was a warm, friendly meeting.
Sıcak tutan bir çift çorap giyiyorum.
- I'm wearing a warm pair of socks.
Sıcak tutan bir çift çorap giymelisin.
- You should put on a warm pair of socks.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
Burada hava güzel ve sıcak.
- It's nice and warm in here.
Tom sıcakkanlı ve cömerttir.
- Tom is warm and generous.
Tom oldukça cana yakın.
- Tom is quite warmhearted.
Tom cana yakın bir adam.
- Tom is a warm-hearted man.
Isıtmak için ellerine üfledi.
- She blew on her hands to warm them.
Tom ateşle kendisini ısıttı.
- Tom warmed himself by the fire.
O, oğlunu içtenlikle kucakladı.
- He embraced his son warmly.
İçten sözleriniz için teşekkür ederim.
- Thank you for your warm words.
1920'li yıllarda Almanya'da enflasyon o kadar yüksekti ki, ısınmak için para yakmak sıradan bir durumdu.
- In 1920s inflation was so high in Germany, it was an ordinary case to burn money to keep warm.
Küresel ısınma hakkında söylediklerini etkileyici buldum.
- I found it fascinating what you were saying about global warming.
The tea is still warm.
It seemed I was too excited for sleep, too warm, too young.
Her classmates are gradually warming to her.
This is a very warm room.
... like me talking warmly about TPMs. After all, these are the technologies that make it possible ...