We'll have to pay back that loan one way or another.
- Bu krediyi bir şekilde geri ödemek zorunda kalacağız.
I'm pretty sure I can do it one way or another.
- Bir şekilde onu yapabileceğimden oldukça eminim.
I somehow got a passing grade in mathematics.
- Bir şekilde matematikten geçme notu aldım.
In the end I ran to the station, and somehow got there on time.
- Sonuçta istasyona koştum ve bir şekilde tam vaktinde oraya ulaştım.
He's somewhat hard of hearing, so please speak louder.
- O, bir şekilde zor işitiyor, bu yüzden lütfen yüksek sesle konuşun.
You have to be somewhat to blame for that.
- Onun için bir şekilde suçlu olmak zorundasın.
Musical talent can be developed if it's properly trained.
- Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.
I like things done properly.
- Düzgün bir şekilde yapılan işleri severim.
Are you unable to see properly?
- Uygun bir şekilde göremiyor musun?
Tom wanted to do his job properly.
- Tom işini uygun bir şekilde yapmak istedi.
Would you please explain it more simply?
- Lütfen onu daha sade bir şekilde açıklar mısın?
The badly burnt pilot was still in the cockpit.
- Berbat bir şekilde yanmış pilot hâlâ pilot kabinindeydi.
He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
- O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
The storm severely damaged the crops.
- Fırtına ürünlere ciddi bir şekilde zarar verdi.
Tom was beaten severely.
- Tom ciddi bir şekilde yenildi.
I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
- Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
Everything went horribly wrong.
- Her şey korkunç bir şekilde yanlış gitti.
That would be terribly wrong.
- O korkunç bir şekilde yanlış olurdu.
Serbian trains are terribly slow.
- Sırp trenleri korkunç bir şekilde yavaş...
The two young girls smiled happily.
- İki genç kız mutlu bir şekilde gülümsedi.
The girl is happily reading.
- Kız mutlu bir şekilde okuyor.
John runs the family business very efficiently.
- John aile şirketini çok verimli bir şekilde işletiyor.
Tom is a good employee. He gets things done quickly and efficiently.
- Tom iyi bir çalışandır. O işleri hızlı ve verimli bir şekilde yaptırır.
Their prices are surprisingly cheaper than their rivals.