One way or another, we have to get this job finished by Monday.
- Bir şekilde, pazartesiye kadar bu işi bitirtmeliyiz.
I'll get the money from Tom one way or another.
- Tom'dan parayı bir şekilde alacağım.
I somehow got a passing grade in mathematics.
- Bir şekilde matematikten geçme notu aldım.
In the end I ran to the station, and somehow got there on time.
- Sonuçta istasyona koştum ve bir şekilde tam vaktinde oraya ulaştım.
You have to be somewhat to blame for that.
- Onun için bir şekilde suçlu olmak zorundasın.
When there are no men around, the night is somewhat spooky.
- Etrafta hiç kimse yokken, gece bir şekilde korkutucu oluyor.
I like things done properly.
- Düzgün bir şekilde yapılan işleri severim.
Properly listen to what I'm going to say.
- Söyleyeceklerimi düzgün bir şekilde dinle.
I don't know how to speak French properly.
- Uygun bir şekilde nasıl Fransızca konuşulduğunu bilmiyorum.
An American Indian is more properly called a Native American.
- Bir Amerikalı Kızılderili daha uygun bir şekilde Yerli Amerikalı olarak bilinir.
Would you please explain it more simply?
- Lütfen onu daha sade bir şekilde açıklar mısın?
Mary has been badly let down.
- Mary berbat bir şekilde hayal kırıklığına uğratıldı.
The badly burnt pilot was still in the cockpit.
- Berbat bir şekilde yanmış pilot hâlâ pilot kabinindeydi.
Dan was severely beaten by prison guards.
- Dan cezaevi gardiyanları tarafından ciddi bir şekilde dövüldü.
Such a thing is considered theft and it has to be punished severely.
- Böyle bir şey hırsızlık olarak kabul edilir ve ciddi bir şekilde cezalandırılmak zorundadır.
I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
- Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
Everything went horribly wrong.
- Her şey korkunç bir şekilde yanlış gitti.
Sami missed Layla terribly.
- Sami, Leyla'yı korkunç bir şekilde özlüyordu.
I was terribly frightened.
- Korkunç bir şekilde korktum.
The girl is happily reading.
- Kız mutlu bir şekilde okuyor.
The story ends happily.
- Hikaye mutlu bir şekilde sona erer.
John runs the family business very efficiently.
- John aile şirketini çok verimli bir şekilde işletiyor.
Tom is a good employee. He gets things done quickly and efficiently.
- Tom iyi bir çalışandır. O işleri hızlı ve verimli bir şekilde yaptırır.
Their prices are surprisingly cheaper than their rivals.