It's a question of integrity.
 - Bu bir bütünlük sorunu.
Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
 - Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
Examine the question in its entirety.
 - Soruyu bütünü ile inceleyin.
This is my favorite track on the entire disc.
 - Bu, bütün diskteki favori parçam.
If it rains tomorrow, I will stay at home all day.
 - Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım.
Money is the root of all evil.
 - Para bütün kötülüğün köküdür.
Every Saturday we clean the whole house.
 - Her cumartesi bütün evi temizleriz.
I spent the whole afternoon chatting with friends.
 - Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.
This isn't completely wrong.
 - O bütünüyle yanlış değil.
Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
 - Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu.
You saved all your baby teeth in this matchbox? That's gross!
 - Bütün bebek dişlerini bu kibrit kutusunda biriktirdin mi? Bu iğrenç!
You saved all your baby teeth in this matchbox? That's gross!
 - Bütün çocukluk dişlerini bu kibrit kutusunda mı biriktirdin? Bu iğrenç!
The whole city is in panic.
 - Bütün şehir panik içinde.
Everyone in the class is here today.
 - Bugün bütün sınıf burada.
I have read every book in the library.
 - Kütüphanede bütün kitapları okudum.
Grandma walked to the market to buy food for the whole family.
 - Büyükanne bütün aileye yiyecek almak için markete gitti.
Tom has been staying with his grandmother all summer.
 - Tom bütün yaz büyükannesi ile birlikte kalıyor.
All the hotels in town are full.
 - Şehirdeki bütün oteller dolu.
My whole day was full of surprises.
 - Bütün günüm sürprizlerle doluydu.
You're not entirely wrong.
 - Sen bütünüyle hatalı değilsin.
Sami is still not entirely satisfied.
 - Sami hâlâ bütünüyle tatmin olmuş değil.
We need to view this in its entirety.
 - Bütünüyle bunu incelememiz gerekiyor.
Examine the question in its entirety.
 - Soruyu bütünü ile inceleyin.
A totally ordered set is often called a chain.
 - Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir  zincir denilir.
I said hello to Debby but she totally ignored me.
 - Debby'ye merhaba dedim fakat o beni bütünüyle görmezlikten geldi.
It is very cold here all the year round.
 - Bütün yıl boyunca burada hava çok soğuk.
They had to work all year round.
 - Onlar bütün yıl boyunca çalışmak zorundaydılar.
Our trading companies do business all over the world.
 - Ticari şirketlerimiz bütün dünyada işlerini yaparlar.
The life of Lincoln is read by children all over the world.
 - Lincoln'un hayatı bütün dünyada çocuklar tarafından okunur.
Will he eat the whole cake?
 - Bütün pastayı yiyecek mi?
Every Saturday we clean the whole house.
 - Her cumartesi bütün evi temizleriz.