Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
 - Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
 - I don't know anything about her family.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
 - Can you see anything at all there?
Eğer herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsızdır.
 - If you divide any number by zero, the result is undefined.
Kendim hakkında yazmıyorum. Her bir benzerlik tamamiyle tesadüftür.
 - I am not writing about myself. Any similarity is purely coincidental.
Biraz Fransız şarabın var mı?
 - Do you have any French wine?
Biraz tatlı ister misiniz?
 - Would you like any dessert?
Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.
 - Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
Odada hiç kimse yoktu.
 - There was hardly anyone in the room.
Birisi soruma cevap verebilir mi?
 - Can anyone answer my question?
Tom birisi ya da bir şey tarafından gözdağı verilen insan türü değildir.
 - Tom isn't the kind of person who is intimidated by anyone or anything.
Herhangi birisi Tom'u gördü mü?
 - Has anybody seen Tom?
Cevaplayabilecek herhangi birisi var mı?
 - Is there anyone who can answer?
Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
 - Is there anyone else wanting to eat?
Onlardan herhangi birini seçebilirsin.
 - You may choose any of them.
Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
 - Never have I heard anyone say a thing like that.
Onlardan herhangi birini seçebilirsin.
 - You may choose any of them.
Her ne kadar bu ayakkabıları artık giymesem de, onları atmaya kıyamıyorum.
 - Even though I don't wear those shoes anymore, I can't bring myself to get rid of them.
Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
 - I don't know anything about her family.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
 - Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
 - His daughter is eager to go with him anywhere.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
 - Can you see anything in there?
Her neyse, daha fazla zamanını almayacağım.
 - Anyway, I won't take up any more of your time.
Her neyse, ben elimden geleni yaptım.
 - Anyway, I did my best.
Birkaç günlüğüne hiçbir şey yememek veya içmemek ölümle sonuçlanabilir.
 - Not eating or drinking anything for a couple of days may result in death.
Birkaç gün bir şey yememelisin.
 - You must not eat anything for a few days.
Bazı bilim adamlarına göre, büyük deprem şimdi her an olabilir.
 - According to some scholars, a major earthquake could occur at any moment now.
Herhangi bir mantar yenilebilir fakat bazıları sadece bir kez.
 - Any mushroom can be eaten, but some only once.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
 - Can you see anything at all there?
Herhangi bir prezervatifin var mı?
 - Do you have any condoms?
Bügün daha iyi hissediyormusun?
 - Do you feel any better today?
Ondan daha küçük herhangi bir şeyin yok mu?
 - Don't you have anything smaller than that?
Her halükarda, aramalıyım.
 - In any case, I should call.
Her halükarda seni ilgilendirmez.
 - In any case, it's no business of yours.
Lütfen her zaman beni görmeye gelebilirsin.
 - Please come and see me any time.
Bir deprem her zaman olabilir.
 - An earthquake can happen at any time.
O gürültüye daha fazla dayanamadım.
 - I couldn't put up with that noise any longer.
Ben artık onun küstahlığına daha fazla dayanamam.
 - I cannot stand his arrogance any longer.
Başka sorunuz yoksa, şimdi gitmek istiyorum.
 - Unless you have any more questions, I'd like to go now.
Başka sürprizler istemiyorum.
 - I don't want any more surprises.
O artık öfkesini tutamadı.
 - He couldn't hold his temper any longer.
Ben artık onun zorbalığına katlanamam.
 - I can't put up with his violence any longer.
Seni senin beni sevdiğinden daha çok sevmiyorum.
 - I don't like you any more than you like me.
Ben pizzayı spagettiyi sevdiğimden daha çok sevmiyorum.
 - I don't like pizza any more than I like spaghetti.
Ben artık sigara içmiyorum.
 - I don’t smoke any more.
Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
 - Mary decided never to see him any more.
Tom Boston'da gerektiğinden daha fazla zaman geçirmek istemedi.
 - Tom didn't want to spend any more time than necessary in Boston.
Tom'un daha fazla sabuna ihtiyacı yok. Mary ona bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi.
 - Tom doesn't need any more soap. Mary gave him enough to last a lifetime.
Herhangi birimiz bunun farkında olmadan yetersiz beslenmeye maruz kalabilir!
 - Any one of us could suffer from malnutrition without being aware of it!
Herhangi birimiz bunu bilmeden yetersiz beslenmeye maruz kalabilir!
 - Any one of us could suffer from malnutrition without knowing it!
anyone with any sense, had already left town.
Şans eseri olarak Tom'u tanıyor musun?
 - Do you know Tom by any chance?
Her halukarda, bu işi yarına kadar bitirmek zorundayım.
 - In any case, I must finish this work by tomorrow.
Her halukârda ebeveynlerine itaat etsen iyi olur.
 - In any case you had better obey your parents.
Bizim daha fazla gönüllüye ihtiyacımız yok ama biz biraz daha fazla para kullanabiliriz.
 - We don't need any more volunteers, but we could use some more money.
Biraz daha yersem, hasta olacağım.
 - If I eat any more, I'll be sick.
Bahçemizde yok denecek kadar az çiçek var.
 - There are scarcely any flowers in our garden.
Ne olursa olsun, programı değiştiremeyiz.
 - At any rate, we can't change the schedule.
Ne olursa olsun yağmur durduğunda dışarı gideceğim.
 - At any rate I will go out when it stops raining.
Ne olursa olsun, makaleyi yazmayı bitirdim.
 - In any case, I've finished writing the article.
Ne olursa olsun, varsayımında hatalısın.
 - In any case, you are wrong in your conjecture.
Ne pahasına olursa olsun amacımıza ulaşmalıyız.
 - We must achieve our aim at any price.
Ne pahasına olursa olsun başarılı olmaya kararlı.
 - He is determined to succeed at any price.
Demlikte neredeyse hiç kahve yok.
 - There's hardly any coffee left in the pot.
Neredeyse hiç param kalmadı.
 - I have hardly any money left.
Her durumda, ben zaten tamamen size affettim.
 - In any case, I've already entirely forgiven you.
Ne olursa olsun elimden gelenin en iyisini yapacağım.
 - In any event, I will do my best.
It won't do you any good.
I wasn't any too easy in my mind.
Any may apply.
That makes no sense at all.
 - That doesn't make any sense.
We did not see any children at all.
 - We didn't see any children at all.
He's no longer the wholesome Chamber of Commerce bigshot we used to know in the olden days, Doc, he's bad shit anymore.
They don't make repairable radios any more.
I don't like Braques any more than I like Picasso.
This wasn't just any old fan, but the president of his local fan club.
Any way you slice it, we have to get out of here and we have to take him with us.
the above address or at such other address as may notify.
Jim broke the window — or maybe it was John? At any rate, the window’s broken now.
Are you by any chance looking for a new staff member?.
I just misspelled my own name! Could I be any stupider?.
H. T. Webster's comic strip, The Timid Soul, in the Oakland Tribune of September 10, 1950 used the tendency to repeat worn phrases as the subject for the hero's good intentions. The following are recorded: . . . Don't take any wooden nickels.
Are you getting any?.
Though unusual in the Dublin area he knew that it was not by any means unknown for desperadoes who had next to nothing to live on to be abroad waylaying and generally terrorising peaceable pedestrians by placing a pistol at their head.
Few if any pianists have performed the Grieg concerto with such sensitivity.
Suddenly rain began to fall.
 - Aniden yağmur yağmaya başladı.
All of a sudden it started raining.
 - Aniden yağmur yağmaya başladı.
Bill's abrupt manner causes him to be misunderstood.
 - Bill'in ani tavrı onun yanlış anlaşılmasına neden oluyor.
Don't make abrupt moves.
 - Ani hareket yapmayın.
After Grandma's sudden death, Grandpa began to age rapidly.
 - Babaannenin ani ölümünden sonra, büyükbaba hızla yaşlanmaya başladı.
I felt a sharp pain in my stomach all of a sudden.
 - Aniden midemde keskin bir ağrı hissettim.
Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
 - Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
A flash of lightning suddenly lit up the dark nocturnal landscape.
 - Bir şimşek çakması aniden karanlık gece manzarasını aydınlattı.
... any piece of information. We blink, we can recognize any object, recognize any person, ...
... So I think that was my favorite one to make. >>Kevin Allocca: Were there any cool locations ...