I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
Somebody is standing in front of his room.
- Biri odasının önünde duruyor.
Once the complaining starts, it never ends.
- Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
It rained for several days on end.
- Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
Someone is standing behind the wall.
- Birisi duvarın arkasında duruyor.
Someone is standing at the gate.
- Birisi kapıda duruyor.
A car stopped at the entrance.
- Girişte bir araba durdu.
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
The blue sports car came to a screeching halt.
- Mavi spor araba durma noktasına geldi.
It was because of the storm that the trains were halted.
- Fırtınadan dolayı trenler durduruldu.
I wonder how Tom is holding up.
- Acaba Tom'un durumu nasıl?
Hold up, what do you think you're doing?
- Dur bakalım, Sen ne yaptığını düşünüyorsun?
Why are they stalling?
- Onlar neden duruyorlar?
A stalled car impedes traffic in the left lane.
- Durmuş bir araba sol şeritte trafiği engelliyor.
Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler.
- They went skiing during their date.
Yazılım şirketi ekonomik durgunluk sürecinde büyük başarısızlığa uğradı.
- The software company collapsed during the recession.