zararda

listen to the pronunciation of zararda
Türkisch - Englisch
in the red

We had to sell the building because for years we operated it in the red. - Biz binayı satmak zorunda kaldık çünkü onu zararda işlettik.

out of pocket
zarar
loss

The loss reached three million yen. - Zarar üç milyon yene ulaştı.

Their losses reached one million yen. - Zararları bir milyon yene ulaştı.

zarar
injury
zarar
{i} harm

There may be a killer who looks harmless in any social network. - Sosyal ağlarda zararsız bir kişi gibi görünen bir katil olabilir.

She can't even harm a fly. - O bir sineğe bile zarar veremez.

zarar
damage

The roof was damaged by the storm. - Çatı fırtınadan zarar görmüştü.

The government compensated the farmers for the damage to the crops. - Hükümet çiftçilerin hasatlarının zararını telafi etti.

zarar
{i} bad

Is eating between meals really bad for your health? - Öğünler arasında yemek yeme sağlığınız için gerçekten zararlı mıdır?

It goes without saying that smoking is bad for the health. - Sigara içmenin sağlık için zararlı olduğu apaçık.

zarar
detriment

The poor educational policy is a detriment to Japan. - Yetersiz eğitim politikası Japonya için zararlıdır.

Tom's stressful job is having a detrimental effect on his health. - Tom'un stresli işi sağlığı üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.

zarar
{i} cost

The damage will cost us a lot of money. - Zarar bize çok paraya mal olacak.

zarar
ravage

They ravaged the countryside, obliterating everything in their path. - Kırsal alana zarar verdiler, yollarında her şeyi bozuyorlardı..

zarar
injuries
zarar
mischief

Thoughtless speech may give rise to great mischief. - Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.

zarar
impairment
zarar
{i} hurt

It is not my intent to hurt you in any way. - Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.

Come on, Joe. Just a glass of beer won't hurt. - Haydi, Joe. Sadece bir bardak bira zarar vermez.

zarar
red ink
zarar
damages

Mr. Smith sued them for damages. - Bay Smith zararlar için onlara dava açtı.

They demanded damages from the driver. - Sürücüden zararları talep ettiler.

zarar
wrong

I'm sorry I hurt you. Don't apologize. You didn't do anything wrong, Tom. - Ben size zarar verdiğim için üzgünüm. Özür dileme. Sen yanlış bir şey, yapmadım, Tom.

A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good. - Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.

zarar
noxa
zarar
insalubriousness
zarar
(Tıp) chronic hazard
zarar
injuriousness
zarar
eviler
zarar
evilest
zarar
impair

Heavy smoking impaired his health. - Çok sigara içmek sağlığına zarar verdi.

zarar
devastation
zarar
prejudicial
zarar
pernicious
zarar
abuse
zarar
(Ticaret) deficiency
zarar
(Kanun) lesion
zarar
disfavor
zarar
detrimentalness
zarar
deprediation
zarar
bane
zarar
wastage
zarar
disadvantage
zarar
depredation
zarar
perniciousness
zarar
scathe
zarar
derogation
zarar
damage to
zarar
do damage
zarar
undermining

Lack of sleep was undermining her health. - Uyku eksikliği gizliden gizliye onun sağlığına zarar veriyordu.

zarar
to harm
zarar
sacrifice
zarar
average
zarar
forfeit
zarar
prejudice
zarar
(Hukuk) damage, injury, loss, prejudice, derogation
zarar
damage, harm, injury, detriment; loss
zarar
wreckage
zarar
evil
zarar
maleficence
zarar
com. loss
zarar
encroachment
zarar
damage, injury, detriment, harm
zarar
disservice
zarar
havoc
Türkisch - Türkisch

Definition von zararda im Türkisch Türkisch wörterbuch

ZARAR
(Osmanlı Dönemi) Lüzumlu ve kıymetli bir şeyin eksilmesi veya kaybolması. Ziyan. Kayıp.(Zarar, birşeye dahil olan eksikliktir ki, hastalık veya körlük, topallık gibi sakatlık demektir. Nitekim anadan doğma a'maya ve pek zayıf hastaya darir denilir. Mühimmat ve levazım tedarikinden âciz olmak da bu mânadadır. Binaenaleyh zararlılar; dertli, sakat, âciz, özürlülerdir. Bunların gayrı olan gayr-i uli-z zarar ise, sahih, salim ve kadir olanlar demek olur. E.T.)
Zarar
ziyan
zarar
Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat: "Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar."- M. Ş. Esendal
zarar
Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat
zararda
Favoriten