yarar

listen to the pronunciation of yarar
Türkisch - Englisch
benefit

I think that this material is of benefit to everyone. - Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.

Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science. - Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.

advantage

He often takes advantage of her ignorance. - O, sık sık onun cahilliğinden yararlanır.

You must not take advantage of her innocence. - Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.

profit

I profited from reading this book. - Bu kitabı okuyarak yarar sağladım.

A wise man profits from his mistakes. - Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.

gain

We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain. - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

utility

Their furniture was chosen for utility rather than style. - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.

point

I told you it wasn't pointless. - Sana bunun yararsız olmadığını söyledim.

What's the point of not eating? - Yememenin yararı nedir?

interest

It's in your best interest to testify against Sami. - Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.

Are you sure this is in Tom's best interest? - Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?

virtue
(Ticaret) boor
expediency
good

He put her savings to good use. - O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.

Eating fish is good for your health. - Balık yemek sağlığın için yararlıdır.

useful

This site is quite useful. - Bu site oldukça yararlı.

That's not a useful piece of information. - O, yararlı bir bilgi parçası değil.

(Biyokimya) availment
usefulness

Usefulness must be combined with pleasantness. - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

use

Properly used, certain poisons will prove beneficial. - Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.

All my efforts turned out to be useless. - Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.

(Hukuk) interest, benefit, advantage
account
grist to the mill
efficacy
benefit, profit; advantage
convenience

The public convenience should be respected. - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.

I urged Keiko to stop using people for her own convenience. - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

useful, serviceable; use, service; advantage, benefit, profit, interest
avail

I availed myself of this favorable opportunity. - Bu olumlu fırsattan yararlandım.

Is there any help available? - İşe yarar bir yardım var mı?

(someone, something) who/which is useful to (someone); who/which is good for, who/which serves the purpose of
stead
behoof
service
serviceability
benefıt
serviceable
yarar sağlamak
utilize
yarar görmek
benefit
yarar sağlamak
pay
yarar sağlamak
avail oneself of
yarar sağlamak
benefit
yarar bulmak/görmek
to think it beneficial to (do something)
yarar getirmek
bring benefit
yarar ilkesi (vergide)
(Ticaret) benefit principle
yarar kayıp oranı
(Ticaret) benefit-loss rate
yarar sağlamadan
nonadvantageously
yarar sağlamak
gain advantage from
yarar sağlamak
pay dividends
işe yarar
utility
işe yarar
useful

Finally one useful suggestion! - Sonunda işe yarar bir öneri!

Tom made a useful suggestion. - Tom işe yarar bir öneri yaptı.

hukuki yarar
(Kanun) legal interest
neye yarar?
what's the good of it?
yarar sağlamak
provide benefit
işe yarar şey
utility
yararlar
benefits

You will derive great benefits from learning English. - İngilizce öğrenmekten büyük yararlar sağlayacaksın.

She made a fuss about her benefits. - Onun yararları hakkında yaygara yaptı.

gelecekteki ekonomik yarar
(Ticaret) future economic benefit
işe yarar
available

Is there any help available? - İşe yarar bir yardım var mı?

işe yarar
useful, serviceable
işe yarar
serviceable
karşılıklı yarar
(Hukuk) mutual advantage
neye yarar
What is the use of it
sağlığa yarar
healthy
toplumsal yarar
(Politika, Siyaset) social utility
yıllık yarar
annual benefit