Mary, Tom'un davranış ve iş alışkanlıklarındaki belirgin değişimi farketmişti.
- Mary had noted a distinct change in Tom's behavior and work habits.
Onlar arasında belirgin bir fark var.
- There's a distinct difference between them.
Tom'un farklı bir Fransızca aksanı var.
- Tom has a distinct French accent.
Kanser tek değil fakat yüzlerce farklı hastalıklardan biridir.
- Cancer is not one but more than one hundred distinct diseases.
Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.
- Height is a distinct advantage in basketball.
Bu ayrı bir olasılık.
- That's a distinct possibility.
İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
- I can make a distinction between good and bad.
... the value of elite schools, that's a very clear trend. ...
... course of the year is make it very clear to the Iranian government that we are offering ...