Mary, Tom'un davranış ve iş alışkanlıklarındaki belirgin değişimi farketmişti.
- Mary had noted a distinct change in Tom's behavior and work habits.
Onlar arasında belirgin bir fark var.
- There's a distinct difference between them.
Kanser tek değil fakat yüzlerce farklı hastalıklardan biridir.
- Cancer is not one but more than one hundred distinct diseases.
O iki fikir oldukça farklıdır.
- Those two ideas are quite distinct.
Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.
- Height is a distinct advantage in basketball.
O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.
O yapacak önemli bir ayrım.
- That's an important distinction to make.
... presence on the game has been very clear over ...
... course of the year is make it very clear to the Iranian government that we are offering ...