to give birth; to produce young

listen to the pronunciation of to give birth; to produce young
Englisch - Türkisch

Definition von to give birth; to produce young im Englisch Türkisch wörterbuch

child
{i} evlat

Tom ve Mary üç çocuğu evlat edindiler. - Tom and Mary adopted three children.

Karım evlat edinmek istiyor. - My wife wants to adopt a child.

child
çocuk

O, çocuklarını kendi etrafına topladı. - He gathered his children around him.

Alma-Ata halkı, haydi çocuk dostu bir şehir yaratalım! - People of Almaty, let us create a child-friendly city!

child
{i} küçük

Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor. - Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.

Küçük çocuklar karanlıkta yalnız bırakılmaktan korkuyorlar. - Small children are afraid of being left alone in the dark.

child
{i} velet
child
{i} ürün

Bu ürünü çocukların erişemeyeceği bir yerde saklayın. - Keep this product out of children's reach.

child
bala
child
ufaklık
child
(Bilgisayar) ast

Kızım bir çocukken sık sık astım atakları yaşardı. - My daughter often had asthma attacks when she was a child.

Okul astım spreyini yanında taşımasına izin vermediği için çocuk astım krizinden öldü. - The child died from an asthma attack because the school didn't allow him to carry his inhaler with him.

child
(Bilgisayar) bağımlı

Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu. - This former child actor later became a drug addict.

Çocuklarınızın televizyon bağımlısı olmasına izin vermeyin. - Don't let your children become couch potatoes.

child
bızdık
child
toy
child
çaylak
child
sonuç

Sami'nin bir çocukla sonuçlanan bir ilişkisi vardı. - Sami had a relationship that resulted in a child.

Sonuçta o hâlâ bir çocuk. - She's still a child after all.

child
{i} çocuk; bebek
child
(Tıp) (children). Çocuk
child
{ç} chil.dren (çîl'drın)
Englisch - Englisch
child