to give birth; to produce young

listen to the pronunciation of to give birth; to produce young
Englisch - Türkisch

Definition von to give birth; to produce young im Englisch Türkisch wörterbuch

child
{i} evlat

Karım evlat edinmek istiyor. - My wife wants to adopt a child.

Bu çocuk evlat edinildi. - This child has been adopted.

child
çocuk

O, çocuklarını kendi etrafına topladı. - He gathered his children around him.

Çocuklar yerde uyumak zorunda kalacaklar gibi. - It seems that the children will have to sleep on the floor.

child
{i} küçük

Genç bir çocuğun küçük bir kelime haznesi vardır. - A young child has a small vocabulary.

Ağ televizyonda kullanılan saygısız dil küçük çocuklu ebeveynlerin kabloluya abone olmayı istememelerine sebep oluyor. - The profane language used on network television makes many parents with young children not want to subscribe to cable.

child
{i} velet
child
{i} ürün

Bu ürünü çocukların erişemeyeceği bir yerde saklayın. - Keep this product out of children's reach.

child
bala
child
ufaklık
child
(Bilgisayar) ast

Çocukken kızım sık sık astım atakları yaşadı. - As a child, my daughter had frequent asthma attacks.

Kızım bir çocukken sık sık astım atakları yaşardı. - My daughter often had asthma attacks when she was a child.

child
(Bilgisayar) bağımlı

Çocuklarınızın televizyon bağımlısı olmasına izin vermeyin. - Don't let your children become couch potatoes.

Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu. - This former child actor later became a drug addict.

child
bızdık
child
toy
child
çaylak
child
sonuç

Sami'nin bir çocukla sonuçlanan bir ilişkisi vardı. - Sami had a relationship that resulted in a child.

Sonuçta o hâlâ bir çocuk. - She's still a child after all.

child
{i} çocuk; bebek
child
(Tıp) (children). Çocuk
child
{ç} chil.dren (çîl'drın)
Englisch - Englisch
child
to give birth; to produce young
Favoriten