- Definition von temiz) im Türkisch Englisch wörterbuch
- 1. a good, a thorough (beating, whipping). 2. (beating someone) severely, good and proper, but good 
- temiz
- hygienic 
- temiz
- nonstaining 
- temiz
- net 
- temiz
-  (deyim) pure in heart
- temiz
- trim 
- temiz
-  (deyim) in the clear
- temiz
-  (deyim) as clean as a whistle
- temiz
-  (Ticaret) clean bill of lading
- temiz
- natty 
- temiz ahlaklı
- clean 
- temiz bir şekilde
- cleanly 
- temiz bölge
-  (Tıp) clean zone
- temiz enerji
- clean energy 
- temiz görünümlü
- well-groomed 
- temiz görüş
-  (Askeri) clear vision
- temiz kalpli
- simple-minded 
- temiz kağıdı
-  (Ticaret) clearance
- temiz oda
-  (Telekom) cleanroom
- temiz ses
-  (Muzik) clean
- temiz su
-  (Askeri) fresh water We're running out of fresh water. -Temiz suyumuz bitiyor. 
 We drained the pond and filled it with fresh water. -Havuzun suyunu çektik ve temiz suyla doldurduk. 
 
- temiz sürücü
-  (Bilgisayar) clean drive
- temiz tutmak
- keep it clean 
- temiz tütün
- clean 
- temiz ve zarif
- spruce 
- temiz
- clear He cleared the road in front of his house of snow. -O, evinin önündeki yolun karını temizledi. 
 He cleared his throat, and said:I love Tatoeba!. -Boğazını temizledi ve  Ben Tatoeba'yı seviyorum! dedi. 
 
- temiz
- clean Every Saturday we clean the whole house. -Her cumartesi bütün evi temizleriz. 
 She helped her mother clean the house. -Annesinin evi temizlemesine yardımcı oldu. 
 
- temiz olmak
- to be clean 
- temiz olmayan
- unclean 
- temiz
- chaste, virtuous 
- temiz
- white We carry out treatments like whitening. We also do tobacco stain removal and other cleaning procedures. -Biz beyazlatma gibi işlemleri yaparız. Ayrıca tütün lekesi çıkarırız ve diğer temizleme işlemlerini yaparız. 
 White carpets are very hard to keep clean. -Beyaz halıları temiz tutmak çok zordur. 
 
- temiz
- decent, clean-living, morally upright 
- temiz
- neatly Tom is neatly dressed. -Tom temiz giyinendir. 
 Tom is always neatly dressed. -Tom her zaman temiz giyindi. 
 
- temiz
- tidy She is always neat and tidy. -O her zaman temiz ve düzenli. 
 I want you to have this room clean and tidy. -Bu odayı temiz ve düzenli tutmanı istiyorum. 
 
- temiz
- unpolluted 
- temiz
- fair 
- temiz
- clean; tidy, neat; pure; fresh; chaste, virtuous; clear, net; sanitary 
- temiz
- sanitary If I was going to the African continent where would be the safest and most sanitary place? -Eğer Afrika kıtasına gitmiş olsaydım en güvenli ve en temiz yer neresi olurdu? 
 
- temiz
- fresh Light is as necessary as fresh air is for health. -Işık sağlık için temiz havanın gerekli olduğu kadar gereklidir. 
 He went outside for a breath of fresh air. -Temiz hava almak için dışarı çıktı. 
 
- temiz
- fairly 
- temiz
- unsoiled 
- temiz
- clean-handed 
- temiz
- spruce 
- temiz
- net (amount of money) 
- temiz
- unstained 
- temiz
- (something) which is in good condition, which is clean and has been properly cared for 
- temiz
- unspotted 
- temiz
- respectable 
- temiz
- well, in a good way 
- temiz
- cleanly The casting came cleanly out of its mold. -Döküm kalıbından temiz geldi. 
 It is impossible for me to cleanly crack an egg with both hands. -Bir yumurtayı iki elimle temiz bir şekilde kırmam imkansız. 
 
- temiz
- pure We are breathing pure air. -Biz temiz hava soluyoruz. 
 I cannot breathe pure air. I live in a large city. -Ben temiz hava alamıyorum. Ben büyük bir şehirde yaşıyorum. 
 
- temiz
- slang poker (the card game) 
- temiz
- neat Keep your room as neat as you can. -Elinden geldiğince odanı temiz tut. 
 She always keeps her room neat and tidy. -Odasını her zaman temiz ve düzenli tutar. 
 
- temiz
- fresh (air) 
- temiz
- chaste 
- temiz
- (yahudilerce) kosher 
- temiz adam
- Mr clean 
- temiz agrega
- clean aggregate 
- temiz akreditif
-  (Ticaret) clean letter of credit
- temiz alan
-  (Bilgisayar) clear band
- temiz araba
-  (Konuşma Dili) drivability
- temiz atan
- clear band 
- temiz atölye
- clean workstation 
- temiz açıklık
- clear space 
- temiz açıklık
- clearance of span 
- temiz açıklık
- clear span 
- temiz açıklık
- clear spacing 
- temiz açıklık
- clear waterway 
- temiz açıklık
- clear distance 
- temiz aşk
- idyll 
- temiz bant
- clear band 
- temiz bir
- bir 
- temiz bir bardak alabilir miyim
- Could I have a clean glass 
- temiz bir bıçak alabilir miyim
- Could I have a clean knife 
- temiz bir dayak atmak
- to give a good thrashing 
- temiz bir dayak atmak
- give a good thrashing 
- temiz bir fincan alabilir miyim
- Could I have a clean cup 
- temiz bir kaşık alabilir miyim
- Could I have a clean spoon 
- temiz bir kül tablası alabilir miyim
- Could I have a clean ashtray 
- temiz bir peçete alabilir miyim
- Could I have a clean napkin 
- temiz bir tabak alabilir miyim
- Could I have a clean plate 
- temiz bir çatal alabilir miyim
- Could I have a clean fork 
- temiz boyut
- clear dimension 
- temiz dayak
- going over 
- temiz eller operasyonu
-  (Politika, Siyaset) operation clean hands
- temiz elli
- clean-handed 
- temiz genişlik
- clear width 
- temiz giyimli
- trig 
- temiz giyimli
- well groom 
- temiz giyimli
- smug 
- temiz giyimli
- neat 
- temiz giyimli
- well-groom 
- temiz giyinen
- neatly dressed 
- temiz giyinmek
- to wear neat, clean clothes 
- temiz hacim
- clean space 
- temiz hacım
- clean space 
- temiz hale sok
- smarten up 
- temiz hava
- fresh air Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. -Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al. 
 She went outside to get a breath of fresh air. -Temiz hava almak için dışarı çıktı. 
 
- temiz hava
- ozone 
- temiz hava almak
- to get some fresh air 
- temiz hava bacası
- fresh air flue 
- temiz hava delisi
- fresh air friend 
- temiz hava girişi
- fresh air inlet 
- temiz hava kanalı
- clean air duct 
- temiz havalı yer
- sanatorium 
- temiz havalı yer
- sanitarium 
- temiz havaya çıkmak
- to go out and get some fresh air 
- temiz ifade
- articulation 
- temiz iş yeri
- clean workstation 
- temiz işyeri
- clean workstation 
- temiz kal
- clean living 
- temiz kalmış
- clean-living 
- temiz kalpli
- simple minded 
- temiz kalpli
- pure minded 
- temiz kalpli
- harmless 
- temiz kalpli
- simple-hearted 
- temiz kalpli
- simple 
- temiz kalpli
- ingenuous Mary is an ingenuous student. -Mary temiz kalpli bir öğrencidir. 
 
- temiz kalplilik
- simple mindedness 
- temiz kalplilik
- goodwill 
- temiz kalplilik
- ingenuousness 
- temiz kalplilikle
- gullibly 
- temiz kalplilikle
- gullably 
- temiz kan
- arterial blood 
- temiz kağıdı almak
-  (deyim) get a clean bill of health
- temiz kereste
- dressed lumber 
- temiz kira sözleşmesi
-  (Kanun) clean charter
- temiz konşimento
- clean bill of lading 
- temiz kopya
- fair copy 
- temiz kopya
- clean copy 
- temiz kum
- clean sand 
- temiz kum ve çakıl
-  (Jeoloji) clean sand and gravel
- temiz kâğıdı
- clean record 
- temiz nüsha
- fair copy 
- temiz oda sınıflandırması
-  (Tıp) clean room classification
- temiz olarak
- clean 
- temiz oluş
- cleanliness 
- temiz ortam
- virgin medium 
- temiz oyun
- fair play 
- temiz oyun çıkarmak
- play fair 
- temiz pak
- sparkingly clean 
- temiz pak
- sparklingly clean, spotlessly clean 
- temiz para
- Chink 
- temiz patent
- (Denizcilik) clean bill of health (for a ship) 
- temiz raporu
- certificate of good health 
- temiz raporu doctor's report stating that someone is
- in good health, clean bill of health 
- temiz sabıka kaydı
-  (Kanun) clean criminal record
- temiz su borusu
- wash-basin supply pipe 
- temiz su debisi
- clean water flow 
- temiz su deposu
- clear-water reservoir 
- temiz su döşemi
- water supply installation 
- temiz su sağlama pompası
- sanitary pump 
- temiz sözleşme
-  (Kanun) clean charter
- temiz süt emmiş
- (someone) who comes of good stock, decent, trustworthy 
- temiz taş
- flawless gem 
- temiz tedavi bölgesi
-  (Tıp) clean treatment area
- temiz teknolojiler
-  (Çevre) clean technologies
- temiz temiz
- cleanly, immaculately 
- temiz tozsuz
- dust free 
- temiz tozsuz
- dustfree 
- temiz tıraşlanmış
- clean shaven 
- temiz ve sağlıklı
- bracing 
- temiz yaşam
- clean life 
- temiz yükseklik
- clear height 
- temiz yükseklik
- clear headroom 
- temiz yürekli
- clean hearted 
- temiz yüzlü
- (someone) who has an honest, good-hearted look about him/her 
- temiz çevirmek
- slang to play poker 
- temiz çevre
- clean environment 
- temiz ölçü
- clear dimension 
- temiz/iyi iş altı ayda çıkar
- (Atasözü) It takes time to do a job properly 
- iffet sahibi, namuslu, temiz
- owner of chastity, chaste, clean 
- okay temiz
- I'ma clean 
- eteki temiz chaste, modest
- (woman) 
- fakir ama temiz giyimli kibar
- shabby genteel 
- garnizonu temiz tutmak
- police 
- lütfen temiz çarşaf getirin
- Please bring me some clean sheets 
- mazisi temiz olmak
- have a clean slate 
- oksijen temiz
-  (Askeri) oxygen clean
- pist temiz
-  (Havacılık) clear of the runway
- sicili temiz kimse
- clean sheet 
- sütü temiz
- (someone) who comes of good stock, decent, trustworthy 
- yahudilerce temiz sayılmayan
- unkosher 
- yeterince temiz değil
- It's not clean enough