tedbirsiz

listen to the pronunciation of tedbirsiz
Türkisch - Englisch
{s} imprudent

Mary is an imprudent young woman. - Mary tedbirsiz bir genç kadındır.

unwary
ill-judged
(Ticaret) ill-advised
lacking forethought or foresight, unforethoughtful, improvident; imprudent
improvidently; imprudently
ill judged
ill advised
improvident
incautious
improvident, incautious
inconsiderate
injudicious
unadvised
illadvised
tedbir
measure

Greece is taking radical measures to prevent a collapse of its financial system. - Yunanistan mali sisteminin çökmesini önlemek için radikal tedbirler alıyor.

Preventive measures are much more effective than the actual treatment. - Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.

tedbir
(Hukuk) precaution

Every precaution has been taken. - Bütün tedbirler alındı.

I would have to take precautionary steps to keep him out. - Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.

tedbir
{i} discretion

I appreciate your discretion. - Tedbirini takdir ediyorum.

tedbir
caution
tedbir
{i} Providence
tedbir
cautiousness
tedbir
(Ticaret) device
tedbir
diligence
tedbir
prophylactic
tedbir
circumspection
tedbir
(Ticaret) measures

Greece is taking radical measures to prevent a collapse of its financial system. - Yunanistan mali sisteminin çökmesini önlemek için radikal tedbirler alıyor.

Preventive measures are much more effective than the actual treatment. - Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.

tedbir
discreetness
tedbir
step

We have to take steps to prevent air pollution. - Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.

I would have to take precautionary steps to keep him out. - Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.

tedbir
shift
Tedbir
(Tıp) manoeuver, maneuver
tedbir
sparingness
tedbir
forethought
tedbir
foresight
tedbir
precaution, measure önlem
tedbir
protection
tedbir
expedient
tedbir
policy
tedbir
hedge
tedbir
maneuver
Türkisch - Türkisch
Önceden hazırlıklı davranmayan, önlemini zamanında almayan
Hazırlıksız bir biçimde, önceden düşünmeyerek
TEDBİR
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi te'min edecek veya def' edecek yol
TEDBİR
(Osmanlı Dönemi) Cenab-ı Hakk'ın Hakîm ismine uygun hareket, riayet
TEDBİR
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyde muvaffakiyet için lâzım gelen hazırlık
tedbir
Önlem

Biz her önlemi aldık. - Biz her tedbiri aldık.

Herhangi bir önlem almadım. - Herhangi bir tedbir almadım.

tedbir
Hazırlık: "Amma ki, töre değiştirmek çok tedbir ve çok düşünce ister."- T. Buğra
tedbir
(Osmanlı Dönemi) bir şeyi temin edecek veya def edecek yol, idâre etme; maksada uygun olarak işi yürütme, kararlaştırma
tedbirsiz
Favoriten