tatlılaştırmak

listen to the pronunciation of tatlılaştırmak
Türkisch - Englisch
{f} sweeten
to make (a fruit) sweet (by ripening it)
saccharify
dulcify
to soften, to sweeten
modulate
soften
tatlı
sweet

I want something sweet. - Tatlı bir şey istiyorum.

Good night and sweet dreams. - İyi geceler ve tatlı rüyalar.

tatlı
{i} dessert

The one and only dessert my son eats is chocolate cake. - Oğlumun yediği bir çeşit ve tek tatlı çikolatalı pastadır.

You can't have dessert until you finish your meal. - Yemeğini bitirinceye kadar tatlı alamazsın.

tatlı
pretty

A dessert without cheese is like a one-eyed pretty girl. - Peynirsiz bir tatlı tek gözlü güzel bir kız gibidir.

Tom married a very pretty girl. - Tom çok tatlı bir kızla evlendi.

tatlı
{s} amiable
tatlı
{s} pleasant
tatlı
enjoy
tatlı
yummy

Ooh! Chocolate mousse. Yummy. - Ohh! Çikolatalı tatlı krema. Nefis.

tatlı
gustable
tatlı
winsome
tatlı
endearing
tatlı
drinkable
tatlı
pleasant-tasting
tatlı
confectionery
tatlı
hooly
tatlı
goody
tatlı
sweeter

Oranges are sweeter than lemons. - Portakallar limonlardan daha tatlıdır.

The pain caused by love is much sweeter than any pleasure. - Aşkın verdiği acı herhangi bir zevkten daha tatlıdır.

tatlı
pleasing
tatlı
musical
tatlı
winning
tatlı
sweets

I like to eat sweets. - Tatlı yemeyi severim.

Not being able to eat sweets is an extremely painful thing. - Tatlı yiyememek oldukça acı verici bir şey.

tatlı
dainty
tatlı
enjoyable
tatlı
appealing
tatlı
beautiful

Layla was the sweetest and most beautiful girl I have ever met. - Leyla şimdiye kadar tanıdığım en tatlı ve en güzel kızdı.

She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile. - O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.

tatlı
syrupy
tatlı
sugary
tatlı
tasty

This chocolate is very sweet and tasty. - Bu çikolata çok tatlı ve lezzetli.

tatlı
grand

The grandmother gives sweets to her grandchildren. - Büyükanne torunlarına tatlılar vermektedir.

tatlı
darling

Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day? - Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?

My sweet darling, I miss you so much. - Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.

tatlı
sapid
tatlı
mellow
tatlı
prepossessing
tatlı
benign
tatlı
nice

Layla was a very nice sweet woman. - Leyla çok hoş tatlı bir kadındı.

The melon smells sweet and tastes very nice. - Kavun, tatlı kokuyor ve tadı çok güzel.

tatlı
genial
tatlı
melodic
tatlı
gentle
tatlı
gorgeous
tatlı
fresh

I believe this fish is a freshwater fish. - Bu balığın bir tatlısu balığı olduğuna inanıyorum.

Fish such as carp and trout live in fresh water. - Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.

tatlı
melodious
tatlı
{s} delightful

She has a delightful sense of humor. - Tatlı bir mizah duygusu var.

tatlı
bland
tatlı
caressing
tatlı
{s} smooth
tatlı
pleasant, agreeable, nice, sweet; amiable, genial; delicious; dulcet, melodious
tatlı
subtle
tatlı
soft

Layla was very charming and soft-spoken. - Leyla çok çekici ve tatlı dilliydi.

Tom is soft-spoken and polite. - Tom tatlı dilli ve kibar.

tatlı
sweetmeat
tatlı
fruity
tatlı
saccharine
tatlı
afters
tatlı
silken
tatlı
sweet; tasty; pretty, nice, sweet, pleasant, pleasing; (ses) dulcet; mellifluous, mellifluent; (su) fresh, drinkable; sweet, dessert
tatlı
honied
tatlı
sweet dessert, Brit. sweet (especially a pastry soaked in syrup)
tatlı
pleasantly, agreeably, nicely; genially
tatlı
agreeable
tatlı
luscious
tatlı
subtile
tatlı
toothsome
tatlı
sweet (in taste)
tatlı
mellifluent
tatlı
sweetie

Tom is a sweetie pie. - Tom bir tatlı pastadır.

Are you tired, sweetie? - Yorgun musun, tatlım?

tatlı
honeyed
tatlı
dulcet
tatlı
(ses) silky
tatlı
suave

Gao Dao is usually really suave, but he seems completely smitten in front of his girlfriend. - Gao Dao genellikle gerçekten tatlı ama o, kız arkadaşının önünde tamamen abayı yakmış görünüyor.

tatlı
sweeties
tatlı
mellifluous

He has a mellifluous voice. - Onun tatlı bir sesi var.

tatlı
blancmange
tatlı
agree
tatlı
gooey
tatlı
butterscotch
tatlı
affable
tatlı
gemütlich
tatlı
debonair
tatlı
fudge
Türkisch - Türkisch
Tatlı bir duruma getirmek
Tatlı
(Osmanlı Dönemi) HOŞ
Tatlı
(Osmanlı Dönemi) HULV
tatlı
İnsanı çeken; göze, kulağa hoş gelen, rahatlatan, dinlendiren, sevindiren
tatlı
Acı olmayan, içilebilen, yenilebilen. İnsanı çeken, göze, kulağa hoş gelen, rahatlatan, dinlendiren, sevindiren: "Bu acı adam, tatlı ve nüktedandı."- Y. Z. Ortaç. Şekerle veya şekerli şeylerle yapılan yiyecek
tatlı
Sinirlendirmeden, hoşa gidecek bir biçimde, tatlılıkla
tatlı
Acı olmayan, içilebilen, yenilebilen
tatlı
Şekerle veya şekerli şeylerle yapılan yiyecek
tatlı
Şeker tadında olan
tatlı
(Osmanlı Dönemi) şirin
tatlılaştırma
Tatlılaştırmak işi
tatlılaştırmak
Favoriten