Tom came in carrying a grocery bag.
- Tom bir market çantası taşıyarak içeri girdi.
Tom returned from the kitchen carrying a pot of coffee.
- Tom bir demlik kahve taşıyarak mutfaktan döndü.
I bear him no malice.
- Ona karşı hiçbir kötü niyet taşımıyorum.
Will the ice bear our weight?
- Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?
Buses, trains and planes convey passengers.
- Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.
This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi.
- Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.
It is five years since we moved here.
- Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
If you want to really improve your French, you should move to a country where it's spoken.
- Fransızcanı gerçekten geliştirmek istiyorsan, konuşulduğu bir ülkeye taşınmalısın.
I think it's time for me to move to the suburbs.
- Sanırım varoşlara taşınmamın zamanıdır.
She was carrying the baby on her back.
- Bebeği sırtında taşıyordu.
He was carrying an umbrella under his arm.
- O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
We got him to carry our bag.
- Ona çantamızı taşıttık.
Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
A samurai in the Edo era carried two swords.
- Edo Döneminde bir samuray iki kılıç taşıdı.
She carried that habit to her grave.
- O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.
A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.
- Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.