En erken cevabınız için teşekkürler!
- Thanks for your soonest answer!
O birazdan burada olacak.
- He will be here soon.
Sakıncası yoksa birazdan buraya gelin.
- Please come here soon if you don't mind.
Kısa süre içinde bir çözüm bulmamız gerekiyor.
- We need to find a solution soon.
Kısa süre içinde ona söylesen iyi olur.
- You'd better tell them soon.
Yolu bilmediklerinden, çok geçmeden kayboldular.
- As they didn't know the way, they soon got lost.
Tom çok geçmeden bir iş bulacak.
- Tom will find a job soon enough.
Sanırım yakında tüm işleri bitirmiş olacaksınız.
- I think you will have done all the work soon.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Niçin bana onun burada olduğunu söylemedin? Olabildiğince erkenden bilmem gerekiyordu.
- Why didn't you tell me he was here? I had to know as soon as possible!
Biraz sonra, Tom, Mary adındaki genç bir kadınla tanıştı. Onlar aile kurmaya karar verdiler ve evlendiler.
- Soon after, Tom met a young woman named Mary. They married and decided to start a family.
Biraz sonra gidiyorum çünkü otobüsüm yarım saat içinde hareket ediyor.
- I'm leaving soon because my bus goes in half an hour.
O, üniversiteden mezun olduktan hemen sonra evlendi.
- She got married soon after her graduation from the college.
O saat beşten hemen sonra geri döndü.
- She came back soon after five o'clock.
Ne kadar erken başlarsak, o kadar erken bitiririz.
- The sooner we start, the sooner we'll finish.
Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
- Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
Az sonra Boston trenine binmek zorunda olacağının farkında olan Tom, peronda Meryem'e tutkuyla sarıldı.
- Tom, aware that he would soon have to board the train to Boston, had passionately clung to Mary on the station platform.
Az sonra Berlin'e uçuş rezervasyonumu yaptırmayı planlıyorum.
- I am planning to book my flights to Berlin soon after.
İşlerin yakın zamanda değişeceğini sanmıyorum.
- I don't think things will change anytime soon.
Tom'un yakın zamanda hapishaneden çıkacağı olası değil.
- It's unlikely that Tom will get out of prison anytime soon.
Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.
- Soon learnt, soon forgotten.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Sana çabucak cevap vermediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't reply to you sooner.
Ona yardım etmelisin, ve çabucak!
- You must help her, and soon!