mücadeleci

listen to the pronunciation of mücadeleci
Türkisch - Englisch
bellicose
combative, fighting
combative
fighter; contender
(someone) who is willing to fight or struggle; (someone) who relishes a fight
contentious
crusader
mücâdele
struggle

The two sides struggled for hours in the hot summer sun. - İki taraf, sıcak yaz güneşinde saatlerce mücadele ettiler.

That fight seemed like a life-or-death struggle. - Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.

mücâdele
fight

I intend on fighting till the end. - Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum.

Doctors suggest drugs to fight diseases. - Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.

mücadele
struggle

That fight seemed like a life-or-death struggle. - Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.

The lion struggled to get out of his cage. - Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.

mücadele
fight

Let's fight to the last. - Sonuna kadar mücadele edelim.

Doctors suggest drugs to fight diseases. - Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.

mücâdeleci kimse
fighter
mücâdele
{i} campaign

Truman campaigned until Election Day. - Truman seçim gününe kadar mücadele etti.

Eisenhower had campaigned to end the war. - Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.

mücâdele
fray
mücâdele
{i} scramble
mücâdele
tug
mücâdele
{i} war

This politician proposed a green tax to fight global warming. - Bu politikacı küresel ısınmayla mücadele için yeşil vergi önerdi.

The war would be fought to the end. - Sonuna kadar mücadeleye devam edilecekti.

mücâdele
{i} battle

The boy battled against a serious illness. - Oğlan ciddi bir hastalıkla mücadele etti.

Tom passed away last winter after a long battle with Alzheimer's disease. - Alzheimer hastalığı ile uzun bir mücadeleden sonra Tom geçen kış vefat etti.

mücadele
striving
mücadele
disputing
mücadele
crusade
mücâdele
{i} wrestle

Tom wrestled with Mary. - Tom, Mary ile mücadele etti.

mücâdele
combat

We should play a more active role in combating global warming. - Küresel ısınmayla mücadelede daha aktif bir rol oynamalıyız.

Our ancestors developed massive jaws as a result of constant combat. - Atalarımız sürekli mücadele sonucunda büyük çeneler geliştirdiler.

mücadele
battle

Tom passed away last winter after a long battle with Alzheimer's disease. - Alzheimer hastalığı ile uzun bir mücadeleden sonra Tom geçen kış vefat etti.

We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war. - Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.

mücadele
combat

We should play a more active role in combating global warming. - Küresel ısınmayla mücadelede daha aktif bir rol oynamalıyız.

Our ancestors developed massive jaws as a result of constant combat. - Atalarımız sürekli mücadele sonucunda büyük çeneler geliştirdiler.

mücadele
war

We should play a more active role in combating global warming. - Küresel ısınmayla mücadelede daha aktif bir rol oynamalıyız.

This politician proposed a green tax to fight global warming. - Bu politikacı küresel ısınmayla mücadele için yeşil vergi önerdi.

mücadele
contestation
mücadele
fighting

We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war. - Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.

I intend on fighting till the end. - Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum.

mücadele
contest
mücadele
warfare
mücadele
hassle
mücadele
tug-of-war
mücadele
to struggle
mücadele
struggle of
mücâdele
warfare
mücâdele
{i} hassle
mücadele
struggle, strife, contention, fight, battle, contest, crusade, combat
mücadele
contention
mücadele
broil
mücadele
opposition
mücadele
dispute
mücâdele
tug of war
mücâdele
fighting

I intend on fighting till the end. - Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum.

We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war. - Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.

mücâdele
contest
mücâdele
tussle
mücâdele
race

He competes in ski races. - O, kayak yarışlarında mücadele ediyor.

mücâdele
wrestling
Türkisch - Türkisch
Mücadele etmeyi seven, savaşımcı
MÜCADELE
(Osmanlı Dönemi) (Cedel. den) İki kişinin bir şey üzerine çekişmesi. Uğraşma. Savaşma
Mücadele
(Osmanlı Dönemi) MUKABELE
mücadele
Herhangi bir amaca erişmek veya bir kuvvete karşı koyabilmek için bir kişi veya topluluğun güçlü, sürekli çabası, savaşım: "Bu İslam merkezinde içten içe bir yığın mücadele vardı."- A. H. Tanpınar
mücadele
İki taraf arasında, birbirlerine isteklerini kabul ettirmek için yapılan zorlu çalışma, savaş
mücadele
Herhangi bir amaca erişmek veya bir kuvvete karşı koyabilmek için bir kişi veya topluluğun güçlü, sürekli çabası, savaşım
mücadele
Hasmını yere sermek için göğüs göğüse yapılan çarpışma
mücadele
Birbirlerine isteklerini kabul ettirmek için iki taraf arasında yapılan zorlu çalışma, savaş
mücâdele
(Osmanlı Dönemi) çekişme, uğraşma, savaşma
mücadeleci
Favoriten