korkunç

listen to the pronunciation of korkunç
Türkisch - Englisch
formidable

Formidable looking spiders do not attack people. - Korkunç görünen örümcekler insanlara saldırmazlar.

scary

She is scary-looking with all that makeup. - O, tüm o makyajıyla korkunç görünüyor.

Didn't your mother teach you anything? When you meet with scary people always protect your wallet and your arsehole! - Annen sana bir şey öğretmedi mi? Korkunç biriyle karşılaştığında cüzdanını koru ve kıçını!

awesome

What an awesome deal! - Ne korkunç bir anlaşma!

I thought it was awesome. - Onun korkunç olduğunu düşündüm.

terrifying

Tom made a terrifying threat against Mary. - Tom Mary'ye karşı korkunç bir tehdit yaptı.

Something terrifying happened that day. - O gün korkunç bir şey oldu.

fearful

This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed. - Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.

The fearful noise astonished anyone coming for the first time. - Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.

terrible

Dozens of people were injured in the terrible accident. - Korkunç kazada düzinelerle insan yaralandı.

Tom is the victim of a terrible crime. - Tom korkunç bir suçun kurbanı.

frightening
awful

It's awfully hot today. - Bugün hava korkunç sıcak.

There are very few shops and the cinema is awful. - Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç.

grim

The firemen's face was grim when he came out of the burning house. - Yanan evden dışarı çıktığı zaman itfaiyecinin yüzü korkunçtu.

Tom's prognosis was grim. - Tom'un prognozu korkunçtu.

cruel

What you did to Tom was cruel. - Tom'a yaptığın korkunçtu.

grisly

The murder scene was a grisly sight. - Cinayet yeri korkunç bir manzaraydı.

direful
horrific

Fadil got involved in this horrific crime. - Fadıl bu korkunç suça karıştı.

Uncover the horrific truth of this shocking story. - Bu şok edici hikayenin korkunç gerçeğini ortaya çıkarın.

minacious
tragical
bloodcurdling
outrageous
giant
horrifying

That's funny and horrifying at the same time. - O komik ve aynı zamanda korkunç.

It is horrifying that we have to fight our own government to save the environment. - Çevreyi korumak için kendi hükümetimizle dövüşmek zorunda olmamız korkunç.

hair-raiser
horrible

People in the village still talked about the horrible way Tom had died. - Köydeki insanlar hâlâ Tom'un öldüğü korkunç şekilden bahsediyorlardı.

Something horrible happened in the busy square. - Kalabalık meydanda korkunç bir şey oldu.

terribly

I am terribly busy because the report deadline is near. - Korkunç derecede meşgulüm çünkü raporun verilme tarihi yakındır.

It was terribly cold yesterday. - Dün hava korkunç derecede soğuktu.

hideous

The police haven't yet caught the person who committed this hideous crime. - Polis henüz bu korkunç suçu işlemiş kişiyi yakalamış değil.

A hideous monster used to live there. - Orada korkunç bir canavar yaşardı.

very

It's bad! Very bad! Horrible! - Kötü! Çok kötü! Korkunç!

That day really was very scary. - O gün gerçekten çok korkunçtu.

grewsome
shocking

Uncover the horrific truth of this shocking story. - Bu şok edici hikayenin korkunç gerçeğini ortaya çıkarın.

tragic

Sami died in a terrible tragic way. - Sami korkunç trajik bir şekilde öldü.

haircurling
hellish

Life is more hellish than hell itself. - Yaşam cehennemin kendisinden daha korkunç.

desperateness
horrendous

A horrendous situation developed. We hope the government can find a satisfactory solution. - Korkunç bir durum gelişti. Hükümetin tatmin edici bir çözüm bulabileceğini umuyoruz.

It was a horrendous experience. - O korkunç bir deneyimdi.

vicious
sickening
superb
unspeakable
hair-raising
unearthly
egregious
dreadfull

It will be dreadfully hot. - Korkunç sıcak olacak.

Tom is dreadfully wrong. - Tom korkunç bir şekilde hatalı.

damn
horrid

Sami described a horrid scene. - Sami, korkunç bir sahne tarif etti.

gastly
fell
slang very, terrifically, awfully, frightfully
fearsome
disastrous
gory
appalling

Sami didn't deserve to die in this appalling way. - Sami bu kadar korkunç şekilde ölmeyi hak etmedi.

I think that's appalling. - Onun korkunç olduğunu düşünüyorum.

ghoulish
ghastly

That clothing store was ghastly. - O giyim mağazası korkunçtu.

terrific, frightful, extreme, tremendous
terrible, terrifying; dreadful, awful
disgusting
gruesome

Layla and Sami were a very gruesome couple of killers. - Leyla ve Sami çok korkunç bir katil çiftiydi.

eldritch
desperate

Desperate men often do desperate things. - Umutsuz insanlar çoğu kez korkunç şeyler yaparlar.

terrible, dreadful, horrible, horrific, horrifying, horrendous; terrific, superb; terribly, very
frightful

This morning the weather is frightful. - Bu sabah hava korkunç.

It was frightful when my car skidded on the ice. - Arabam buz üzerinde savrulduğunda, korkunçtu.

dreadful

I said such dreadful things to her. - Ona böyle korkunç şeyler söyledim.

Tom is dreadfully wrong. - Tom korkunç bir şekilde hatalı.

dire

It was a dire situation. - O korkunç bir durumdu.

The situation is becoming more and more dire for me. - Durum benim için gittikçe daha korkunç oluyor.

dreaded
{s} monstrous

Murder is a monstrous act. - Cinayet korkunç bir eylem.

awed
macabre

He enjoys engaging in macabre activities such as dissecting animal corpses and stalking people on the street at night. - O, hayvan cesetlerini parçalayarak incelemek ve geceleri sokaklarda insanları gizlice takip etmek gibi korkunç aktivitelerle uğraşmaktan hoşlanır.

spooky
lurid

Day after day the tabloids titillated the public with lurid details about the president's marital infidelity. - Günbe gün gazeteler Başkanın evliliğine sadakatsizliği hakkında korkunç detaylarla halkın içini gıcıkladılar.

redoubted
giantlike
scare
{s} terrific

Fadil's crime was utterly terrific. - Fadıl'ın suçu son derece korkunçtu.

korkunç bir biçimde
hideously
korkunç bir halde
minaciously
korkunç bir şekilde
horribly

Everything went horribly wrong. - Her şey korkunç bir şekilde yanlış gitti.

korkunç bir şekilde
appallingly
korkunç bir şekilde
direly
korkunç bir şekilde
terribly

Sami missed Layla terribly. - Sami, Leyla'yı korkunç bir şekilde özlüyordu.

I was terribly frightened. - Korkunç bir şekilde korktum.

korkunç bir şekilde
horridly
korkunç derecede büyük
monstrous
korkunç derecede kötü
monstrous
korkunç kimse
ogre
korkunç son
doom
korkunç şekilde
awesomely
korkunç hayal
scary dreams
korkunç oranda
at an incredible rate
korkunç ayı
grizzly bear
korkunç bir hata
an egregious mistake
korkunç bir şekilde
frightfully
korkunç biçimde
hopelessly
korkunç görünmek
look grim
korkunç gürültü çıkarmak
(deyim) hammer at
korkunç ihtiyacı olmak
be desperate for
korkunç ihtiyacı olmak
be in dire need of
korkunç ihtiyacı olmak
be desperate to get
korkunç ihtiyacı olmak
be in direful need of
korkunç kimse
holy terror
korkunç kin duymak
(deyim) hate someone's guts
korkunç oranda
at a fearful rate
korkunç tip
fright
korkunç yalanlar söylemek
lie in one's teeth
korkunç yaratık
bogy
korkunç şeyleri alaya alan mizah
gallows humor
çok korkunç
monstrous
korkunç şekilde
frightfully
heybetli. korkunç. azametli
imposing. horrible. ostentatious
daha korkunç olanı
direr
en korkunç halinizle gelin
(Bilgisayar) come spooky
en korkunç olanı
direst
hayal ürünü korkunç yaratık
chimera
hayal ürünü korkunç yaratık
chimaera
o çok korkunç
That's awful
çirkin ve korkunç kadın
gorgon
Türkisch - Türkisch
Çok aşırı, pek çok, güçlü, şiddetli
Çok korkulu, korku veren, dehşete düşüren, müthiş: "Bizi buraya getiren arabacı yolda birtakım korkunç şeyler söyledi."- H. R. Gürpınar
Herhangi bir özelliğiyle şaşkınlık veren. Çok aşırı, pek çok, güçlü, şiddetli: "Kendini korkunç bir pehlivan sanırmış ki, adını Çelikkol koymuş."- M. Ş. Esendal
Çok korkulu, korku veren, dehşete düşüren, müthiş
şaşkınlık veren
(Hukuk) AHŞA
hail
korkunç
Favoriten