In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
- Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
- Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
A computer is an absolute necessity now.
- Bir bilgisayar şimdi mutlak bir ihtiyaçtır.
I'm sorry, but we cannot meet your requirements.
- Üzgünüm, ancak ihtiyaçlarınızı karşılayamıyoruz.
This shop can supply all your requirements.
- Bu mağaza tüm ihtiyaçlarınızı karşılayabilir.
The desire emerges between need and demand.
- Arzu ihtiyaç ve talep arasından çıkar.
Separate your wants from your needs.
- İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
I want you to get the help that you need.
- İhtiyaç duyduğun yardımı almanı istiyorum.
Tom requires our assistance.
- Tom yardımımıza ihtiyaç duyuyor.
What information do you require?
- Hangi bilgiye ihtiyaç duyuyorsun?
I provide for the needs of my family.
- Ailemin ihtiyaçlarını karşılıyorum.
Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
- Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
People buy things they don't need.
- İnsanlar ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alırlar.
Tom bought a few things he didn't need.
- Tom ihtiyaç duymadığı birkaç şey satın aldı.
Separate your wants from your needs.
- İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
Food and other essentials such as clothing and heating.
Soldiers currently in theatre will not be made redundant.
- Şu an tiyatrodaki askerler ihtiyaç fazlası yapılmayacaklar.
Separate your wants from your needs.
- İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.