i̇çermek

listen to the pronunciation of i̇çermek
Türkisch - Englisch

Definition von i̇çermek im Türkisch Englisch wörterbuch

içermek
contain

This beer contains 5% alcohol. - Bu bira %5 alkol içermektedir.

The box contains a Mesopotamian statue. - Kutu bir Mezepotamya heykeli içermektedir.

içermek
include

Foods rich in vitamin E include dark-green, leafy vegetables, beans, nuts and whole-grain cereals. - E vitamini bakımından zengin gıdalar koyu yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, sert kabuklu yemişler ve tam taneli hububatları içermektedir.

Tom's duties include raking the leaves. - Tom'un görevleri yaprakları tırmıkla toplamayı içermektedir.

içermek
comprise
içermek
involve
içermek
to include, to contain, to comprise, to cover, to involve, to embrace, to embody
içermek
incorporate
içermek
encapsulate
içermek
enclose
içermek
embody
içermek
take something in
içermek
count in
içermek
apply
içermek
take in
içermek
encapsule
içermek
feature
içermek
count
içermek
subsume
içermek
cover
içermek
implicate
içermek
inclose
içermek
incapsulate
içermek
(Hukuk) cover, incorporate
içermek
imply
içermek
log. to imply
içermek
span
içermek
to include, contain
içermek
store
içermek
number
içerme
including
içermek
apply to
içermek (birini)
take someone in
içer
comprise
içer
{f} involved
içer
contain

The dictionary contains about half a million words. - Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

içer
involve

Parenthood involves totalitarianism. - Ebeveynlik totaliterliği içerir.

Japanese sci-fi, as in anime, involves their Buddhistic and Animistic spirituality. - Animelerde olduğu gibi Japon bilim-kurgusu onların Budist ve Animistik ruhsallığını içerir.

içer
include

This amount includes tax. - Bu tutar vergi içermektedir.

This financial audit also includes an evaluation of the company's assets. - Bu mali denetim, aynı zamanda şirketin varlıklarının bir değerlendirmesini içerir.

içer
{f} included

The exam included mathematics, physics and chemistry. - Sınav matematik, fizik ve kimyayı içeriyordu.

The parade included six marching bands. - Geçit töreni altı tane bando içeriyordu.

içerme
{i} consisting of
içerme
subsumption
içerme
{i} comprising
içermek
carry
içermek
embrace
içer
comprising

The Kalmar Union, comprising Sweden, Denmark and Norway, broke apart in 1523. - İsveç, Danimarka ve Norveç'i içeren Kalmar Birliği, 1523'te ayrıldı.

içerme
inclusion of
değerli maden içermek
assay
fosfatla içermek
phosphatize
hata içermek
contain error
içerme
containment
içerme
inclusion, containing
içerme
log. implication
içerme
inclusion
içerme
implication
şiddet içermek
contain violence
Türkisch - Türkisch
tazammun etmek
içermek
İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek: "Yarım Adam adlı romanı ise kültür yoğunluğu içeren değerli bir denemedir."- H. Taner
içermek
İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek
içermek
Bir şey, başka bir şeyin varlığını gerektirmek, biri ötekini ister istemez düşündürmek, tazammun etmek
içerme
İçermek işi, tazammun, ihtiva
i̇çermek
Favoriten