i̇çermek

listen to the pronunciation of i̇çermek
Турецкий язык - Английский Язык

Определение i̇çermek в Турецкий язык Английский Язык словарь

içermek
contain

This beer contains 5% alcohol. - Bu bira %5 alkol içermektedir.

This dictionary contains about 40,000 headwords. - Bu sözlük yaklaşık 40.000 madde başı sözcük içermektedir.

içermek
include

Foods rich in vitamin E include dark-green, leafy vegetables, beans, nuts and whole-grain cereals. - E vitamini bakımından zengin gıdalar koyu yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, sert kabuklu yemişler ve tam taneli hububatları içermektedir.

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars. - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

içermek
comprise
içermek
involve
içermek
to include, to contain, to comprise, to cover, to involve, to embrace, to embody
içermek
incorporate
içermek
encapsulate
içermek
enclose
içermek
embody
içermek
take something in
içermek
count in
içermek
apply
içermek
take in
içermek
encapsule
içermek
feature
içermek
count
içermek
subsume
içermek
cover
içermek
implicate
içermek
inclose
içermek
incapsulate
içermek
(Hukuk) cover, incorporate
içermek
imply
içermek
log. to imply
içermek
span
içermek
to include, contain
içermek
store
içermek
number
içerme
including
içermek
apply to
içermek (birini)
take someone in
içer
comprise
içer
{f} involved
içer
contain

The suitcase contained nothing but dirty clothes. - Valiz kirli çamaşırlardan başka bir şey içermiyordu.

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

içer
involve

Investing in stocks involves risk. - Hisse senetlerine yatırım yapmak risk içerir.

I took a speed-reading course and read War and Peace in twenty minutes. It involves Russia. - Ben hızlı okuma kursu aldım ve yirmi dakika içinde Savaş ve Barışı okudum. Bu Rusya'yı içeriyor.

içer
include

Tom's duties include raking the leaves. - Tom'un görevleri yaprakları tırmıkla toplamayı içermektedir.

This amount includes tax. - Bu tutar vergi içermektedir.

içer
{f} included

The uncut version of the DVD only included one extra scene. - DVD'nin kesilmemiş versiyonu sadece bir tane ekstra sahne içeriyordu.

The list included Tom. - Liste Tom'u içeriyordu.

içerme
{i} consisting of
içerme
subsumption
içerme
{i} comprising
içermek
carry
içermek
embrace
içer
comprising

The Kalmar Union, comprising Sweden, Denmark and Norway, broke apart in 1523. - İsveç, Danimarka ve Norveç'i içeren Kalmar Birliği, 1523'te ayrıldı.

içerme
inclusion of
değerli maden içermek
assay
fosfatla içermek
phosphatize
hata içermek
contain error
içerme
containment
içerme
inclusion, containing
içerme
log. implication
içerme
inclusion
içerme
implication
şiddet içermek
contain violence
Турецкий язык - Турецкий язык
tazammun etmek
içermek
İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek: "Yarım Adam adlı romanı ise kültür yoğunluğu içeren değerli bir denemedir."- H. Taner
içermek
İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek
içermek
Bir şey, başka bir şeyin varlığını gerektirmek, biri ötekini ister istemez düşündürmek, tazammun etmek
içerme
İçermek işi, tazammun, ihtiva
i̇çermek
Избранное