You know me inside and out.
 - Benim içimi dışımı biliyorsun.
Time doesn't pass or go away, time remains inside us.
 - Zaman geçmez ya da gitmez, zaman içimizde kalır.
Eating that stuff will damage your insides.
You've done a wonderful job on the interior decoration.
 - İç dekorasyon üzerine harika bir iş yaptın.
He made over the interior of his house.
 - O, evinin içini yeniletti.
The Government's domestic policy was announced.
 - Hükümetin iç politikası açıklandı.
Would domestic peace be plunged into jeopardy?
 - İç barış tehlikeye girer mi?
There's a button on the inner side of the door.
 - Kapının iç tarafında bir buton var.
Jupiter has four inner satellies: Metis, Adrastea, Amalthea, and Thebe. Their orbits are very close to the planet.
 - Jüpiterin dört iç uydusu vardır: Metis, Adrastea, Amalthea ve Thebe. Onların uyduları gezegene çok yakındır.
We dissected a frog to examine its internal organs.
 - Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.
Tom is bleeding internally.
 - Tom'un iç kanaması var.
I opened the box and looked inside.
 - Kutuyu açtım ve içine baktım.
Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish.
 - Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.
You shouldn't drink on an empty stomach.
 - Boş bir mideyle içki içmemelisin.
They took Tom to the hospital to have his stomach pumped because he ate something poisonous.
 - Zehirli bir şey yediği için, onlar Tom'u midesini pompalatmak için hastaneye götürdüler.
It was raining hard, so we played indoors.
 - O kadar çok yağmur yağıyordu ki içerde oynadık.
Catherine stayed indoors because it was raining.
 - Yağmur yağdığı için Catherine içerde kaldı.
He drank a great swig from the bottle.
 - O, şişeden büyük bir yudum içti.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
 - Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
She will be back within a week.
 - O bir hafta içinde geri dönecek.
She will return within an hour.
 - O bir saat içinde geri dönecektir.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
 - Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
Do you have alcohol-free drinks?
 - Alkolsüz içecekleriniz var mı ?
Most Japanese drink water from the tap.
 - Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
Drinking much is dangerous.
 - Çok fazla içmek tehlikelidir.
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
 - İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
 - Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
To make up for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than he should have.
 - Hastanedeki kötü deneyimlerini telafi etmek için, Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
You need to look inward.
 - İçeriye bakman gerek.
The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
 - Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.
People often spill their guts to bartenders.
 - İnsanlar genellikle içlerini barmenlerinine dökerler .
Tom doesn't have the guts to do that.
 - Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
It prevented a civil war.
 - Bu bir iç savaş engelledi.
The civil war in Greece ended.
 - Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
Tom grabbed his mug and walked into the kitchen to get a refill.
 - Tom kupasını aldı ve yeniden doldurmak için mutfağa gitti.
Tom held out his cup for a refill.
 - Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
 - Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
Smoking can cause breast cancer.
 - Sigara içmek meme kanserine neden olabilir.
I'd like to have a test for breast cancer.
 - Göğüs kanseri için bir test yaptırmak istiyorum.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
 - Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Şayet bir şeyi anlamıyorsanız, onun muhtevasının farkında olmamanızdandır.
 - Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.
Tabiat, her sayfasında mühim muhteva sunan yegâne kitaptır.
 - Doğa, her sayfasında önemli içerik sunan tek kitaptır.