Koyu kahverengi saçları vardı.
- He had dark brown hair.
Saç tıraşı olmanın zamanı çoktan geldi.
- It's high time you had a haircut.
Onun kulağının dışında büyüyen çirkin tüyleri var.
- He has unsightly hairs growing out of his ears.
Saçında bir kuş tüyü var.
- You have a feather on your hair.
Siyah alaca sığır sürüsü İngiliz kırsalında bir tarlada otlar.
- A herd of friesian cattle graze in a field in British countryside.
Tom'un kıllı kolları yok.
- Tom doesn't have hairy arms.
Hayvanların derisi kıllarla kaplı.
- The skin of animals is covered with hair.
Koyu kahverengi saçları vardı.
- He had dark brown hair.
Lidia'nın sarı düz saçları var.
- Lidia has blonde straight hair.
I requyre you take thys hayre that was thys holy mannes and put hit nexte thy skynne, and hit shall prevayle the gretly.
She said she couldn't go out with me Friday - she had to wash her hair.
Just a little louder please - turn that knob a hair to the right.
And draweth new delights with hoary hairs. - Edmund Spenser.
I was down at the New Amsterdam staring at this yellow-haired girl.