gezmek

listen to the pronunciation of gezmek
Türkisch - Englisch
travel

I am a poor sailor, so I don't like to travel by boat. - Ben fakir bir denizciyim, bu yüzden tekneyle gezmekten hoşlanmıyorum.

I'd like to travel around the world. - Dünya'yı gezmek istiyorum.

tour
to wander, to ramble, to tour
visit
ramble on
take a walk
stroll around
bat
ramble
take
ambulate
loiter
jaunt
promenade
itinerate
rove
knock around
to stroll, walk around, promenade
to go on a pleasure trip, go out
range
wander
to be, do (in a place): Paltom mutfakta ne geziyor? What's my coat doing in the kitchen?
walk
to look around (a place)
wander in
hike
go about
knock about
peregrinate
browse around
perambulate
to tour (a place); to walk around (a place)
(for a patient) to move around. gezip tozmak to gad about, gallivant
get about
gad
do
look round
roll
gezmek için en iyi nereye gidilir
Where is the best place to go for a stroll
gemiyle gezmek
cruise
gemi ile gezmek
to navigate, to sail
başıboş gezmek
ramble
bisikletle gezmek
to bicycle
devriye gezmek
patrol

Ten policemen were assigned to patrol that area. - O bölgede devriye gezmek için on polis ayrıldı.

gez
ambulate
gezme
roam
gez
(Askeri) back sight
gezme
ambulation
gezme
jaunting
gezme
ride

My uncle took me for a ride in the countryside. - Amcam beni kırsalda gezmeye götürdü.

Let's go for a ride in your new car. - Yeni arabanla gezmeye gidelim.

gezme
outing

Even though it was raining, they went on their outing. - Yağmur yağmasına rağmen gezmeye gittiler.

kol gezmek
go the rounds
kol gezmek
prowl around
turistik yerleri gezmek
sight-see
vitrin gezmek
window-shop
gez
wander

I had some free time, so I wandered around town. - Biraz boş zamanım vardı, bu yüzden şehri gezdim.

The boy was wandering about the town. - Çocuk kasabayı geziniyordu.

gez
{f} tour

Why did we have to come on this tour? It's really boring. - Neden bu geziye gelmek zorundaydık? Gerçekten çok sıkıcı.

Tom gave me a tour of his house. - Tom bana evini gezdirdi.

gez
{f} loafing
gez
{f} jaunt
gez
{f} touring

I'm looking forward to touring bookstores in the US. - Amerika'daki kitapçılarda gezinmeyi dört gözle bekliyorum.

Tom is touring with Mary's band. - Tom Mary'nin grubuyla geziyor.

gez
{f} wandering

I spent an hour wandering before I realised which way I needed to go. - Hangi yola gitmem gerektiğini fark etmeden önce gezinerek bir saat harcadım.

I don't want Tom wandering around the mall by himself. - Tom'un alışveriş merkezinde tek başına gezinmesini istemiyorum.

gezme
sight seeing
gezme
perambulation
gezme
sally
bisikletle gezmek
bicycle
gez
sightsee

I want to get a sightseeing visa. - Bir gezi için vize almak istiyorum.

Tom went sightseeing. - Tom gezi turuna gitti.

üç tekerlekli bisikletle gezmek
tricycle
Gez
(Askeri) rear sight
adım adım gezmek
to cover thoroughly (in walking)
adım adım gezmek
to go and see every part of
araba ile gezmek
coach
araba ile gezmek
auto
arabayla gezmek
ride
arkasında dolaşmak/gezmek
to pester (someone) about doing something, at every opportunity to urge (someone) to do something
atla gezmek
hack
başıboş gezmek
to ramble, to wander, to bum around, to hang about/around
boş boş gezmek
saunter
boş gezmek
to be unemployed
boş gezmek
idle about
boş gezmek
stooge around
boş gezmek
be unemployed
boş gezmek
to idle
boşta gezmek
to be at loose ends
boşta gezmek
slope around
boşta gezmek
to live without working
devriye gezmek
make one's rounds
devriye gezmek
be on one's beat
devriye gezmek
to patrol one's beat, walk one's rounds
devriye gezmek
on the beat
dünür gezmek
to search for a suitable bride for a suitor
elden ele gezmek
pass from hand to hand
elden ele gezmek
(deyim) pass around
elden ele gezmek
to pass from hand to hand
gez
hindsight
gez
plumb line
gez
(silah) notch
gez
notch in an arrow
gez
rope with knots at intervals for measuring ground
gez
(silah) backsight; (ok) notch
gez
backsight
gez
rear sight (of a gun)
gez
cubit
gezme
locomotion
gezme
jaunt
gezme
peregrination
ipini sürüyüp gezmek
to wander around aimlessly, kill time
kano ile gezmek
canoe
karakol gezmek
(for a policeman) to patrol his beat; (for a group) to go out on patrol
karavanla gezmek
caravan
kayıkla gezmek
to go boating, to boat
kayıkla gezmek
go boating
kayıkla gezmek
boat
kol gezmek
1. (for a security force) to patrol an area. 2. (for a criminal) to prowl around or lurk in an area
kol gezmek
to patrol, to go the rounds
kol gezmek
stalk
kucaktan kucağa dolaşmak/gezmek
(for a woman) to have a succession of lovers; to be promiscuous
orası senin, burası benim gezmek
to wander around constantly from place to place
otobüsle gezmek
bus it
otomobille gezmek
auto
peşinde dolaşmak/gezmek
to follow (someone) around (in the hope of obtaining something from him)
salma gezmek
to wander around idly
sandalla gezmek
to go boating, to boat
tebdil gezmek
to go about in disguise
tebdil gezmek
go about in disguise
tebdil gezmek
to go around in disguise
uykuda gezmek
somnambulate
uykusunda gezmek
walk in one's sleep
uyurken gezmek
sleepwalk
çarşı pazar dolaşmak/gezmek
to have a look around the stores; to have a look around the stores and markets
ölüm kol gezmek
death (be) all around
üç tekerlekli bisikletle gezmek
trike
şehri gezmek
do a town
Türkisch - Türkisch
Bir yerde gezi yapmak
Bir yerde dolaşmak, yürümek: "Kunduralarını çıkarır, satar, yalın ayak gezerdi."- S. F. Abasıyanık
Gitmek, başvurmak
Hava almak, hoş vakit geçirmek gibi bir amaçla bir yere gitmek, seyran etmek: "Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu."- O. C. Kaygılı
Bir yeri görüp incelemek
Bulunmak
Herhangi bir biçimde gezinmek
Hava almak, hoş vakit geçirmek gibi bir amaçla bir yere gitmek, seyran etmek
Bir yerde dolaşmak, yürümek
Hasta ayağa kalkmak
Ayağa kalkmak
görmek
GEZ
(Osmanlı Dönemi) f. Arşın, endaze
GEZ
(Osmanlı Dönemi) Tâlim için yapılmış kısa ok
GEZ
(Osmanlı Dönemi) Okun çentiği
GEZ
(Osmanlı Dönemi) İlgın ağacı
gez
Yapı işlerinde kullanılan çekül
gez
Tüfek, tabanca gibi ateşli silâhlarda namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik
gez
Yer ölçmeye yarar düğümlü ip
gez
Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
gez
Talim için yapılmış kısa ok
gez
Okun kirişe geçen ucundaki kertik
gezme
Gezmek işi, seyran
gezmek
Favoriten