genelde

listen to the pronunciation of genelde
Türkisch - Englisch
generally

Generally speaking, the climate in England is mild. - Genelde, İngiltere'de iklim yumuşaktır.

Generally speaking, men are stronger than women. - Genelde erkekler kadınlardan daha güçlüdür.

in general

In general, the Japanese are polite. - Genelde, Japonlar kibardırlar.

Tom is just hairy in general. - Tom genelde kıllıdır.

usually

After lunch, they usually have a nap. - Öğle yemeğinden sonra genelde şekerleme yaparlar.

I usually go to bed before ten. - Genelde saat ondan önce yatarım.

normally
popularly
predominantly
altogether

Altogether, things are going well. - Genelde işler iyi gidiyor.

Altogether, it was a success. - Genelde, bu bir başarıydı.

mostly
ordinarily
for the most part

They argue a lot, but for the most part they get along quite well together. - Onlar çok tartışır ama genelde birlikte oldukça iyi geçinirler.

Japan, for the most part, is a lovely place to live. - Japonya genelde yaşamak için güzel bir yerdir.

generally, normally
largely

How much beer people drink largely depends on the weather. - İnsanların ne kadar bira içtiği genelde havaya bağlıdır.

generally speaking

Generally speaking, Japanese cars are popular overseas. - Genelde Japon arabaları denizaşırı ülkelerde daha popüler.

Generally speaking, what she says is right. - Genelde, onun söylediği doğrudur.

overall
on the whole
as a rule
at large
by and large

By and large, Tom is an easygoing person in almost everything he does. - Genelde, Tom neredeyse yaptığı her şeyde uyumlu bir insandır.

genel
general

Lemma 5 cannot be generalized to arbitrary artinian rings. - Lemma 5 gelişigüzel seçilmiş Artin halkaları ile genellenemez

We generally drink tea after a meal. - Biz genellikle bir öğünden sonra çay içeriz.

genelde benzin kullanırım
I usually use gasoline
genelde bir elle atılan silah
(Avcılık) handgun
genelde daha hızlı yazdırma
(Bilgisayar) generally faster printing
genelde daha yavaş yazdırma
(Bilgisayar) generally slower printing
genelde dizel kullanırım
I usually use diesel fuel
genel
{s} common

Antibiotics are commonly enzymatic inhibitors. - Antibiyotikler genellikle enzimatik inhibitörlerdir.

Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets. - Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.

genel
public

Couples don't usually hold hands in public here. - Çiftler burada halk içinde genellikle el ele tutuşmazlar.

Are there public restrooms in this building? - Bu binada genel tuvalet var mı?

genel
generic
genel
{s} widespread
genel
broad

Broadly speaking, dogs are more faithful than cats. - Genellikle, köpekler kedilerden daha sadıktırlar.

genel
prevalent
genel
(Ticaret) across-the-board
genel
comprehensive
genel
rife
genel
generalis

It is dangerous to generalise about a situation which you do not fully understand. - Tamamen anlamadığın bir durum hakkında genelleme yapmak tehlikelidir.

genel
popular

As is often the case with educated people, he likes classical music better than popular music. - Genellikle eğitimli insanlarda olduğu gibi o klasik müziği popüler müzikten daha çok seviyor.

Generally speaking, Japanese cars are popular overseas. - Genelde Japon arabaları denizaşırı ülkelerde daha popüler.

genel
birdie
genel
(Dilbilim) generic term
genel
coarse
genel
(Biyokimya) routine
genel
exoterical
genel
(Ticaret) over-all
genel
(Ticaret) macro
genel
{s} grand

My grandfather usually eats breakfast at six. - Büyükbabam sabah kahvaltısını genellikle saat altıda yer.

genel
running

There is so much pollution in New York that joggers often wear masks when running. - New York'ta o kadar çok kirlenme var ki koşucular genellikle maske takarlar.

genel
pandemic
genel
universal

Universal suffrage was a major achievement. - Genel seçim hakkı büyük bir başarıydı.

genel
abstract
genel
current
genel
koinos
genel
general , global , public
genel
collective
genel
prevailing

Bad cold is prevailing throughout the country. - Ülke genelinde soğuk hava hüküm sürüyor.

Bad cold is prevailing throughout the country. - Kötü bir soğuk algınlığı ülke genelinde hüküm sürüyor.

genel
across the board
genel
sweeping
genel
general, common
genel
blanket
genel
overhead
genel
general, common; public
genel
Catholic
genel
public, pertaining to the public
genel
exoteric
genel
plenary
genel
liberal
genel
epidemic
Türkisch - Türkisch

Definition von genelde im Türkisch Türkisch wörterbuch

Genel
umumi
genel
Bir genelleme sonucunda elde edilen
genel
Bir şeye veya bir kimseye özgü olmayıp onun bütün benzerlerini içine alan, umum
genel
Herkesin yararlanabileceği (yer, nesne)
genel
Geniş yetkileri olan bazı resmî görevlerin adında yer alır
genel
Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan
genel
Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan: "Genel bir sıralama yapmak gerekirse, denebilir ki, dünyada en iyisi mutlu, dengeli bir evliliktir."- H. Taner
genel
Yetkisi ve sorumluluğu çok olan
genel
(Osmanlı Dönemi) umûmî
genelde
Favoriten