Tom keeps a diary in French.
- Tom Fransızca bir günlük tutuyor.
He keeps a diary in English.
- O, İngilizce bir günlük tutar.
Do you study English every day?
- Her gün İngilizce çalışıyor musun?
And I will raise it again in three days.
- Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.
He seems to be oppressed by his monotonous daily life.
- Monoton günlük yaşantısı yüzünden bunalmış gibi görünüyor.
Tell me about your daily life.
- Bana günlük yaşantından bahset.
I was the one who suggested Tom keep a journal.
- Tom'un bir günlük tutmasını öneren kişi bendim.
My dad keeps a journal every day.
- Babam her gün bir günlük tutar.
At the very least, I'd like to be able to have everyday conversations.
- En azından günlük konuşmalar yapabilmeyi istiyorum.
She wanted to get away from everyday life.
- Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.
A beam of sunlight came through the clouds.
- Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.
Paintings should not be exposed to direct sunlight.
- Tablolar, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.
I got you a pen as a birthday present.
- Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.
Tom never fails to send a birthday present to his father.
- Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.
Today is June 18th and it is Muiriel's birthday!
- Bugün Haziran'ın 18'i ve bugün Muiriel'in doğum günü!
Today is the hottest day this year.
- Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.
This room doesn't get much sunshine.
- Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.
The sunshine tempted people out.
- Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
I know that I should sleep for at least eight hours per day, however usually I sleep less.
- Günlük en az sekiz saat uyumam gerektiğini biliyorum ama genellikle daha az uyuyorum.
I am tired of the day-to-day routine of life.
- Hayatın günlük rutininden usandım.
Mike made a rude table from the logs.
- Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.
Sami will maintain his innocence until the day he dies.
- Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.
Your opinion seems to be out of date.
- Sizin fikirleriniz güncelliğini yitirmiş gibi görünüyor
Tom had a date for Valentine's Day.
- Tom'un sevgililer günü için bir randevusu vardı.
What a beautiful sunset!
- Ne güzel bir günbatımı!
You don't go to school on Sunday, do you?
- Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
I'm worn out, because I've been standing all day.
- Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
He has been unconscious for three days.
- Onun üç gün boyunca bilinci kapalı.
Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.
- Güneşli olsa da hava soğuktu.
güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu.
- Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.