Good day, how are you?
- İyi günler, nasılsın?
Rome was not built in a day.
- Roma bir gün içinde kurulmamıştır.
A beam of sunlight came through the clouds.
- Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.
Paintings should not be exposed to direct sunlight.
- Tablolar, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.
My grandfather gave me a birthday present.
- Büyükbabam bana bir doğum günü hediyesi verdi.
Tom never fails to send a birthday present to his father.
- Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
As everyone knows, today is a very significant day for us.
- Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.
The sunshine tempted people out.
- Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.
This room doesn't get much sunshine.
- Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
Sami will maintain his innocence until the day he dies.
- Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.
Tom had a date for Valentine's Day.
- Tom'un sevgililer günü için bir randevusu vardı.
That textbook is out of date.
- O ders kitabı güncel değil.
Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
- Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
- Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
He has been unconscious for three days.
- Onun üç gün boyunca bilinci kapalı.
I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished.
- Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.
Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.
- güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu.
Güneşli olsa da hava soğuktu.
- Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.