Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
- The elderly man takes strong drugs for his heart.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Oldukça yaşlılara kim bakmalı?
- Who should look after the elderly?
Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert.
- This old bread is as hard as a rock.
Bu ekmek ne kadar bayat?
- How old is this bread?
Futbol eski bir oyundur.
- Football is an old game.
Futbol eski bir oyundur.
- Soccer is an old game.
Tom huysuz yaşlı bir ihtiyar.
- Tom is a grouchy old man.
O, ihtiyarlığı reddediyor.
- He refuses to accept his old age.
Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
- The elderly man takes strong drugs for his heart.
Yaşlılara saygı duyarım.
- I respect the elderly.
Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeği ile eski kiliseye girdi.
- An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
En büyük kızım Magdalena Zarębówna'dır.
- My elder daughter is Magdalena Zarębówna.
Büyük oğlun kaç yaşında?
- How old is your elder son?
Mürver suyunu severim.
- I love elderberry juice.
İki yıl önce yaşlılıktan öldü.
- He died of old age two years ago.
O, geçen yıl yaşlılıktan öldü.
- He died last year of old age.
On yaşındayken, ne zaman on altı yaşımda olacağımı, hayatımın harika olacağını düşünürdüm.
- When I was 10 years old, I thought that when I would be 16, my life would be cool.
Eski güzel günler ne kadar harikaydı.
- How wonderful were the good old days.
Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar.
- Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.
Afet bölgesine gönderilmek üzere hazır eski giysiler ile dolu üç yüz karton kutu vardı.
- There were three hundred cardboard boxes filled with old clothes ready to be sent to the disaster area.
We were presented to the village elder.
After being a member of the Church for a while, Bill was ordained to the office of elder.
... is enormous compared to the number of elderly. So there are many more workers to support ...
... percent per year for the last 25 years. So there are far fewer disabled elderly now than ...