kıdemli

listen to the pronunciation of kıdemli
Türkisch - Englisch
senior

Kim was two years senior to him. - Kim ondan iki yıl kıdemliydi.

We look up to him as a good senior. - Biz onu iyi bir kıdemli olarak görünüyoruz.

veteran
prior
premier
highly placed
elder
(someone) who has worked for an institution a long time, who has seniority
vet
old-timer
longtime
nestor
kıdem
seniority
kıdemli başçavuş
first sergeant
kıdemli olmak
(Askeri) outrank
kıdemli subay
(Askeri) warrant officer
kıdemli üstçavuş
Senior üstçavuş
kıdemli astsubay salonu
(Askeri) chief’s mess
kıdemli başkan yardımcısı
senior vice president
kıdemli başçavuş
sergeant first class
kıdemli başçavuş
staff sergeant
kıdemli bilgi kaynakları yönetim yetkilisi
(Askeri) senior information resources management official
kıdemli borç
(Ticaret) senior debt
kıdemli er
private first class
kıdemli görevli
(Hukuk) officer of rank
kıdemli istihbarat subayı; özel bilgi harekatı
(Askeri) senior intelligence officer; special information operations
kıdemli kimse
senior
kıdemli kimse
elder
kıdemli kimse
nestor
kıdemli meteoroloji ve oşinografi subayı; stratejik hareket subayı; askeri harek
(Askeri) senior meteorological and oceanographic officer; strategic mobility office(r); support to military operations
kıdemli olma
eldership
kıdemli pilot
(Havacılık) senior pilot
kıdemli subay
senior officer
kıdemli vatandaş
senior citizen
kıdem
senior

She is senior to me by six years. - O bana göre altı yıl kıdemli.

She is senior to me by three years. - O, bana göre üç yıl kıdemli.

kıdem
(Ticaret) precedence
astsubay kıdemli başçavuş
the highest rank noncommissioned officer of
deniz astsubay kıdemli başçavuş; sadece tamamlanmış hükümler
(Askeri) chief petty officer; complete provisions only
en kıdemli başçavuş
top sergeant
en kıdemli başçavuş
top kick
en kıdemli üye
dean
en kıdemli üye
doyen
ikinci sınıf kıdemli subay
(Askeri) warrant officer, junior grade
istihbarat kıdemli subayı
(Askeri) senior officer of the intelligence community
kıdem
seniority, precedence because of length of service
kıdem
priority
kıdem
seniority, precedence, priority; length of service
kıdem
length of service
kıdem
brevet
kıdem
anteriority
Türkisch - Türkisch
Bir işte eski ve tecrübesi çok olan
(Osmanlı Dönemi) MİKDAM
KIDEMLi
Sınıf temsilcisi, mümessil
KIDEMLi
Bir işte eski ve deneyimi çok olan
kıdemli üstçavuş
Kıdemi olan üstçavuş veya rütbesi
kıdemli başçavuş
Kıdemi olan başçavuş veya rütbesi
KIDEM
(Osmanlı Dönemi) Başkasından daha önce olmak. Zamanca daha evvelki olmak. Rütbece daha yüksek olmak
KIDEM
(Osmanlı Dönemi) Cenab-ı Hakkın "Kıdem" sıfatı, yâni; ebedî ve ezelî oluşu
KIDEM
(Osmanlı Dönemi) Öncelik ve eskilik
KIDEM
(Osmanlı Dönemi) Evveli bulunmamak. Ezeli olmak
astsubay kıdemli başçavuş
Astsubaylığın altıncı ve son basamağı
astsubay kıdemli çavuş
Astsubaylığın ikinci basamağı
astsubay kıdemli üstçavuş
Astsubaylığın dördüncü basamağı
kıdem
Bir görevde rütbece eskilik
kıdem
Bir görevde geçirilen süre
kıdem
Bir görevde rütbece eskilik: "Ali Fuad Bey de, parti komitacılığının düşmanı olanlar gibi, nizam, kıdem ve kanun adamı kalmıştır."- F. R. Atay
kıdemli
Favoriten