With the T.V. on, how can you keep your mind on your studies?
- Açık televizyonla, derslerini nasıl aklında tutabilirsin?
After supper, he studies his lessons for three hours.
- Yemekten sonra, üç saat boyunca, o derslerini çalışır.
She takes singing and dancing lessons, not to mention swimming and tennis lessons.
- O, müzisyenlik ve dansçılık dersleri alıyor; yüzme ve tenis derslerini saymıyorum.
She began lessons in piano at age 6.
- O, 6 yaşında piyano derslerine başladı.
In Soviet Russia, lesson teaches teacher!
- Sovyet Rusya'da ders öğretmene öğretir!
This story is short enough to read in one lesson.
- Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
You must not speak Japanese during the class.
- Ders esnasında Japonca konuşmamalısın.
You must not speak Japanese during the class.
- Ders sırasında Japonca konuşmamalısın.
His lectures are terribly boring.
- Onun dersleri korkunç sıkıcı.
I advise you to be careful in making notes for the lecture.
- Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
English has become my favorite subject.
- İngilizce en sevdiğim ders oldu.
Mathematics is his best subject.
- Matematik onun en iyi dersidir.
Instructional videos are a key component of many online courses.
- Öğretim videolar birçok çevrim içi derslerin önemli bir bileşenidir.
What's the moral of the story?
- Hikayeden alınacak ders nedir?
What is the moral of the story?
- Hikayenin dersi nedir?
We have French in third period.
- 3. dönemde Fransızca dersimiz var.
Tom went to talk to Mary as soon as the period ended.
- Ders saati biter bitmez Tom Mary ile konuşmaya gitti.
Tom is teaching a class right now.
- Tom şu anda bir sınıfa ders veriyor.
In Flanders between 10 and 20 percent of professors and lecturers teaching in English did not attain the required language level.
- Flandre'da İngilizce olarak ders veren profesör ve öğretim elemanlarının yüzde 10 ila 20 arasındakileri, gerekli dil seviyesine ulaşmadılar.
We should follow his example.
- Biz onun dersini izlemeliyiz.