Sana yardım etmeme izin vermek zorundasın.
- Tienes que dejar que yo ayude.
Tom Mary'nin gitmesine izin vermek istemiyor.
- Tom no quiere dejar ir a Mary.
Olmasına izin vermeyeceğiz.
- No dejaremos que pase.
Sana yardım etmeme izin vermek zorundasın.
- Tienes que dejar que yo ayude.
Erkek kardeşim bana sigara içmeyi bırakmamı tavsiye etti.
- Mi hermano me aconsejó dejar de fumar.
Sigarayı bırakmak zordur.
- Es difícil dejar de fumar.
Tom Mary'nin gitmesine izin vermek istemiyor.
- Tom no quiere dejar ir a Mary.
Bir gece kalmana izin vereceğim.
- Dejaré que te quedes una noche.
Bir mesaj bırakmak istemiyorum.
- No quiero dejar un mensaje.
Bir ölüyü gömmeden bırakmak profanlıktır.
- Es profano dejar un cadáver sin enterrar.
Ara sıra canım işimden ayrılmak istiyor.
- A veces tengo ganas de dejar mi trabajo.
I don't know when Tom will leave Japan.
- No sé cuándo dejará Tom Japón.
I want to leave these packages for a while.
- Quiero dejar estos paquetes un rato.