dışarıda

listen to the pronunciation of dışarıda
Türkisch - Englisch
1. outside, out of doors, outdoors. 2. abroad
outdoor

It is getting dark outdoors. - Dışarıda hava kararıyor.

Nobody wants to work outdoors on a cold day. - Soğuk bir günde kimse dışarıda çalışmak istemez.

without

It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat. - Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.

outside, outdoors, out, out of doors; abroad
outdoors

Nobody wants to work outdoors on a cold day. - Soğuk bir günde kimse dışarıda çalışmak istemez.

Tom doesn't play outdoors much. - Tom dışarıda çok oynamaz.

outside

Play outside instead of watching TV. - TV izleme yerine dışarıda oynayın.

It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat. - Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.

out

Could we have a table outside? - Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?

Whoever comes, tell him I'm out. - Kim gelirse gelsin, ona dışarıda olduğumu söyle.

abroad
extended
(Sinema) location
protruding
(Bilgisayar) away

Who is in charge of the office while the boss is away? - Patron dışarıdayken ofisin sorumlusu kim?

He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away. - O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.

popped
out of doors
outofdoors
dışarı
{i} outside

Shall we take this outside? - Bunu dışarı götürelim mi?

Tom put his hat on and went outside. - Tom şapkasını giydi ve dışarı çıktı.

dışarıda bırakmak
shut out
dışarıda akşam yemeği yemek
dine out
dışarıda bırakmak
lock out
dışarıda bırakmak
bar out
dışarıda canlı yayın
nemo
dışarıda olmak
be out

Everybody wants to be outside. - Herkes dışarıda olmak istiyor.

Tom doesn't like to be out late at night. - Tom gece geç saatte dışarıda olmaktan hoşlanmaz.

dışarıda oturabilir miyim
Can I sit outside
dışarıda oturmak
sit out

I don't like to sit outside. - Ben dışarıda oturmaktan hoşlanmıyorum.

dışarıda tutmak
keep out

He put weather stripping around the door to keep out drafts. - Taslakları dışarıda tutmak için kapının etrafına tecrit şeridi koydu.

dışarıda yayın
outside broadcast
dışarıda yedirmek
board out
dışarıda yemek
board out
dışarıda yemek yemek
eat out

It costs a lot of money to eat out. - Dışarıda yemek yemek çok pahalıya mal olur.

dışarıda çevirim
location shooting
dışarı
out

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

dışarı
(Bilgisayar) inset
dışarı
off

Be sure to turn off the gas before you go out. - Dışarı çıkmadan önce gazın kapalı olduğundan emin olun.

Make sure to turn off all the lights before going out. - Tüm ışıkların kapatıldığından emin ol dışarıya çıkmadan önce.

dışarı
forth
dışarı
clear

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

bankamatik dışarıda
The ATM is outside
bir içeride bir dışarıda olan
in and out
dışarı
the space outside
dışarı
outside, exterior; out; abroad
dışarı
foreign lands, abroad
dışarı
exterior
dışarı
the outside, exterior
dışarı
the provinces (as opposed to the capital); the country (as opposed to the town)
dışarı
outside of

Sami would never go outside of his house. - Sami asla evinden dışarı çıkmazdı.

The outside of the house was very run down. - Evin dışarısı çok köhneydi.

dışarı
ex
dışarı
per

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

A person named Jones came while you were out. - Sen dışarıdayken Jones adında bir kişi geldi.

geceyi dışarıda geçirmek
sleep out
gözü dışarıda
dissatisfied with what one has; likely to cheat one's spouse
gözü dışarıda olmak
have a roving eye
Türkisch - Türkisch

Definition von dışarıda im Türkisch Türkisch wörterbuch

dışarı
Yurt dışı
dışarı
Dışa, dış çevreye: "Artık komutanlardan başka hiç kimse dışarı çıkmazdı."- A. İlhan
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç: "Dışarıda yağmur yağıyor."- S. F. Abasıyanık
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç
dışarı
Yurt dışı: "Dışarıyla iyi geçiniyorduk, Yunanlılarla az kalsın birleşecek kadar sıkı fıkı idik."- B. Felek
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer
dışarı
Dışa, dış çevreye
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer: "Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı."- A. İlhan
gözü dışarıda
Eşine bağlı olmayıp başkalarıyla da ilişki kuran
dışarıda
Favoriten