birisi

listen to the pronunciation of birisi
Türkisch - Englisch
somebody

Can somebody answer the phone? - Birisi telefona cevap verebilir mi?

Let me out, somebody. I'm locked in. - Birisi beni dışarı çıkarsın. İçeride kilitli kaldım.

someone

She screamed with horror as someone took hold of her arm. - Birisi onun kolundan tuttuğunda o korkudan çığlık attı.

Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life. - Birisi bana içtiğin her sigara ömründen yedi dakika alır dedi.

one (of them); somebody, someone
(Konuşma Dili) be on
any

Tom doesn't have time right now to talk to anyone. - Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.

Tom isn't the kind of person who is intimidated by anyone or anything. - Tom birisi ya da bir şey tarafından gözdağı verilen insan türü değildir.

one of them

Don't ever laugh at your wife's choices, because after all you're one of them. - Karının seçimlerine hiç gülme, çünkü sonuçta sen de onlardan birisin.

One of them is lying. - Onlardan birisi yalan söylüyor.

one

One won’t hear much music in that pub. - Birisi o birahanede fazla müzik dinlemez.

One should not say bad words. - Birisi kötü kelimeler söylememeli.

particular person
anyone

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

Can anyone answer my question? - Birisi soruma cevap verebilir mi?

anybody

Why doesn't anybody help Tom? - Niçin birisi Tom'a yardım etmiyor?

He is very slow at making friends with anybody. - Birisiyle arkadaş olmada çok yavaş.

biri
somebody

Somebody has broken this dish. - Biri bu tabağı kırdı.

There's somebody coming up the stairs. - Merdivenlerden yukarı gelen birisi var.

biri
one

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook. - Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.

biri
{i} cookie

Would it be OK if I ate one of these cookies? - Bu kurabiyelerden birini yiyebilir miyim?

I'd like you to try one of these cookies. - Bu kurabiyelerden birini denemeni istiyorum.

biri
any

Anyone could do that. - Herhangi biri onu yapabilir.

You may choose any of them. - Onlardan herhangi birini seçebilirsin.

biri
one of

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook. - Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.

biri
anyone

Never have I heard anyone say a thing like that. - Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

biri
soul

Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another. - Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.

I don't have a soul, and neither does anyone else. - Benim bir ruhum yok ve başka birinin de yok.

biri
first

It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now? - Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?

Someone has ripped out the first three pages of this book. - Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.

hiç birisi
none
biri
someone

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life. - Birisi bana içtiğin her sigara ömründen yedi dakika alır dedi.

biri
in one

Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident. - Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.

Susan will be ready to the party in one hour and will need someone to pick her up. - Susan bir saat içinde parti için hazır olacak ve onu alması için birine ihtiyacı olacak.

biri
of one

His face reminded me of one of my friends in my senior high school days. - Onun yüzü bana lise günlerimdeki arkadaşlarımdan birini hatırlatıyor.

Here is a sample of the work of one of our workmen. - İşte bizim işçilerden birinin işinin bir örneği.

biri
one of them

If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary. - İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir.

I know one of them but not the other. - Birini tanıyorum da ötekini değil.

biri
one (of them); somebody, someone
biri
one; cookie
biri
_un
her birisi
each one
herhangi birisi
anyone, anybody
Englisch - Englisch

Definition von birisi im Englisch Englisch wörterbuch

biri
{i} (in India) bidi, cheap cigarette made from cut tobacco rolled in leaf
Türkisch - Türkisch
Bilinmeyen bir kimse
Bilinmeyen bir kimse: "Birisi sezecek olsa, kim bilir ne dedikodular çıkarılırdı."- E. Bener
birisi boş olmak
Evlilik birliği sona ermek, boşanmak
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında, belirtenin hor görüldüğünü anlatır
biri
Bilinmeyen bir kimse: "İhtimal hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi."- O. S. Orhon
biri
Bir tanesi: "Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti."- M. Ş. Esendal
biri
Bir tanesi
biri
Bilinmeyen bir kimse
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatır