O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
- He began to work for that company last year.
Esperanto öğrenmeye başladınız.
- You began to learn Esperanto.
Yağmur yağmaya başladığında biz başlamak üzereydik.
- We were about to start, when it began to rain.
Sanırım ev ödevimle ilgili çalışmaya başlamak zorundayım.
- I think I have to begin working on my homework.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
- I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- In the beginning God created the heaven and the earth.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
In the beginning God created the heavens and the earth.
- In the beginning God created Heaven and Earth.
I'm beginning to understand.
- I am beginning to understand.
... To keep our forges burning, we began cutting down our forests. ...
... Well, as time went by, scientists began to realize that the lightening bolts and the ...